tag:blogger.com,1999:blog-4819486348620872742024-03-28T02:53:30.203+03:00Benden Bir NotKimi zaman tarihten, kimi zaman günümüzden. Her ânımızdan uzun kısa kendimce yazılar. Blogumda kısa öyküler, tarih, şiir ve yaşam hakkında yazılar yazıyorum.Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.comBlogger76125tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-30294542255507229352024-02-02T14:40:00.004+03:002024-03-19T00:43:24.462+03:00Cinayet<div style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">Şişman serçe şahitti</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">Heyhat! Bir cana kıyıldı</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">Karga hemen doğruldu</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: courier;">Bir bedendi savruldu</span></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="1024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLxP5Ke0lAquSSfeQIrNAZqigPRTatuTbqAXOBoz-vaUpOPGpxhO0N4gBPXYKQMNupabYpCzgwdyzPlkb1fE-6r3jiMr81X8KwNZ6C1iTubG0bB08BeJtWsXfoTKBJ7sOWFmG7pyFVkz89jKhXZV3F9lgjT9gC_nR35xWHHqKSHmH2kGUJFBrwqayPfmY/w320-h320/bendenbirnot-sismanserce.webp" width="320" /></div>Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0Kızılırmak, 06510 Çankaya/Ankara, Türkiye39.9054598 32.811270536.534933988906808 28.41673925 43.2759856110932 37.20580175tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-18728478590973752012023-07-22T11:30:00.017+03:002023-07-22T11:30:00.129+03:00The Flash: Yeni Dünyanın Eski Tadı<div style="text-align: justify;"><span> </span>KPSS sınavına iki gün kala yoğun temponun arasında bir gece vakti en son vizyona giren <i><b>The Flash</b></i> filmini izlemeye başladım. Film hakkında DMAX veya TLC’de gördüğüm Batman sahnesi dışında hiçbir fikrim de yoktu. Ancak en sonda diyeceğimi şimdi söylemek istiyorum. Bu şey parodiye benziyor. Dizi veya film eleştirisinden hâlâ pek anlıyorum diyemeyeceğim. Bu yazı, filmi yeni izlemiş olmanın verdiği serzeniş hissinin bir sonucundan ibaret.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><h2 style="text-align: justify;">The Flash Filminin Görsel Efektlerine Dair</h2><div style="text-align: justify;"><span> </span>Günümüzde efektlere gözümüzün çok alışmasından mıdır bilmiyorum ancak bu filmi izlerken efektler hoşuma gitmek yerine rahatsızlık verdi. Kavgalarda animatörlerin parmakları ve bilgisayarların işlemcilerinden sızan o yapaylık, düşmanların dayak yediği sırada derilerinin aldığı o garip şekiller huzursuz etti. Amaçlanan bu muydu bilmiyorum. Bir çizgi film izleseydim fezaya karışan karakterin arkasından bir yıldız parıltısı görmeyi bekler, bundan da mutlu olurdum. Bir filmde ise plastik ördekler yerine insan fiziğini tercih ederim.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><span> </span>Batman; nedeni bilinmez, kendimi tekrar etmiş olacağım ama, <b>Batman'ın parodisi</b> gibi. Oyuncu değişikliğinin yanı sıra bunda “Yaaa Batman bee, özledik seni kral.” gibi ifadeler için hazırlanmış “Anılar ve Eski Dostlar” köşesi tadında sahnelerin de etkisi olduğunu düşünüyorum. Bazı yerlerde kendimce kıs kıs gülmedim mi? Evet, güldüm. Kostüm sahneleri hoş ve komikti. Bu filmi benim gözümde yapaylaştıranlarsa Batman'ın tarzı ve plastik askerlerdir. Nerede o “Yemişim görsel efektini tır getirin bana, bir tır ki takla atmalı!” diyen eski yönetmenler? Bu arada rahatsız olduğum bir detayın daha adını koydum. Bazı karakterlerde baş ve gövde uyumsuzluğu var. Gövde, üstündeki baştan daha farklı bu da beyni oldukça huzursuz ediyor. Para mı yetmedi bilmiyorum ancak hâlâ ultra gerçekçi insan yapımı zor değildir diye tahmin ediyorum. Ben bile aşağıdaki mükemmel (!) görüntüyü elde edebiliyorsam...</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhE7RiqBQ1ATuuxyykfD-fJ77213JTnRYQY8Y2KKVK8vyto2Hr-UA9V7c38X-7HbHwZzX_tSYHHUF303mbYEptYf8bev7nS6MIyjd3967ITo0aAbWTjLYOSZjCS4hLNmqnFB3Aib6EXqTgyjEE4wuTNaFtWwiBSZWQ0kDlh_d8sswHztuvSIY8vRd-7zIlq/s1024/OIG.HSV9.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="1024" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhE7RiqBQ1ATuuxyykfD-fJ77213JTnRYQY8Y2KKVK8vyto2Hr-UA9V7c38X-7HbHwZzX_tSYHHUF303mbYEptYf8bev7nS6MIyjd3967ITo0aAbWTjLYOSZjCS4hLNmqnFB3Aib6EXqTgyjEE4wuTNaFtWwiBSZWQ0kDlh_d8sswHztuvSIY8vRd-7zIlq/w400-h400/OIG.HSV9.jpg" width="400" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Batman ve Flash Ankara Sokaklarında</td></tr></tbody></table><div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><span> </span>Söylemeden edemeyeceğim, Amerikan askerleri karşısında tamamen etkisiz kaldıkları uzaylı ve yaratıklara ateş etmeyi ne zaman bırakacak?</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><h3 style="text-align: justify;">Çilemsen Çekerim Kaderimsen Gülerim</h3></div><div style="text-align: justify;"><span> </span>Tüm bu birkaç şey dışında, diğer filmlerdeki Flash sahnelerini her seferinde yeniden izleyen birisi olarak bundaki Flash sahnelerini de beğendim. <b>The Boys</b>’taki aptal “hızlı adam”dan sonra zeki bir süper insan görmek güzeldi. </div><div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><span> </span>Sonuç olarak, <b>The Flash</b>, iyi bir fikirle ortaya çıkmış ancak kötü bir şekilde uygulanmış bir film. Efektler yapay, karakterler parodi ve hikaye tutarsız. Ancak Flash sahneleri iyi ve filmin sonunda çok dikkatsiz değilseniz kendini belli eden bir sahne var . Eğer Flash hayranıysanız bu filmi izlemenizi tavsiye ederim, ancak beklentilerinizi çok yüksek tutmayın.</div></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><blockquote>Zamanla çok oynamayın.</blockquote><br /></div>Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-57983282166843572332022-04-12T07:30:00.001+03:002022-04-12T07:30:00.180+03:00Tren<p>Tren camından yansıyor başım.</p><p>Rahmeti ve azametiyle</p><p>Tanrıyı hatırlatıyor bulutlar</p><p>Tövbe dileniyorum.</p><p>Derken bilmem kaç kilometre öteden iki dağ,</p><p>Görkemli bulutların altında ve </p><p>şafağın kızıllığında mütevazılıkla selamlıyor.</p><p>Bir karalama kaç kul hakkı eder?</p><p>İnsan mı der kendine bunlar!</p><p>Bilmiyorum,</p><p>Uykusuzum.</p><p><br /></p><br /><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvMPN6Z5P6tFmqeWLWEQopwcme8nC7TJcPVkyhP7kW_y7vVkqs4Njrf9WjSBB6jF2A1oM-ianizCteScTQfz6-AJGp0S1Z7HgmOW4pZKNGjTcY56jgfN0_pMLUHrJto5IoFZ0baNT7wjBmmzKofj8cjts4WY0u5KWj7qplVOd_humIHg8aWVa_qVPX/s1280/pexels-thimoty-sebastian-1607108.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="1280" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvMPN6Z5P6tFmqeWLWEQopwcme8nC7TJcPVkyhP7kW_y7vVkqs4Njrf9WjSBB6jF2A1oM-ianizCteScTQfz6-AJGp0S1Z7HgmOW4pZKNGjTcY56jgfN0_pMLUHrJto5IoFZ0baNT7wjBmmzKofj8cjts4WY0u5KWj7qplVOd_humIHg8aWVa_qVPX/w400-h300/pexels-thimoty-sebastian-1607108.jpg" width="400" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="background-color: white; font-size: x-small;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "segoe ui", roboto, oxygen, cantarell, "helvetica neue", ubuntu, sans-serif; font-weight: 600; margin-bottom: 0px; margin-top: 0px; text-align: start;"><a href="https://www.pexels.com/tr-tr/@timothysebastian?utm_content=attributionCopyText&utm_medium=referral&utm_source=pexels" style="box-sizing: border-box; margin-bottom: 0px; margin-top: 0px; text-decoration-line: none;" target="_blank">Thimoty Sebastian</a></span><span style="font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "segoe ui", roboto, oxygen, cantarell, "helvetica neue", ubuntu, sans-serif; text-align: start;"> adlı kişinin </span><span style="box-sizing: border-box; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "segoe ui", roboto, oxygen, cantarell, "helvetica neue", ubuntu, sans-serif; font-weight: 600; margin-bottom: 0px; margin-top: 0px; text-align: start;"><a href="https://www.pexels.com/tr-tr/fotograf/demiryolu-1607108/?utm_content=attributionCopyText&utm_medium=referral&utm_source=pexels" style="box-sizing: border-box; margin-bottom: 0px; margin-top: 0px; text-decoration-line: none;" target="_blank">Pexels</a></span><span style="font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "segoe ui", roboto, oxygen, cantarell, "helvetica neue", ubuntu, sans-serif; text-align: start;">'daki fotoğrafı</span></span></td></tr></tbody></table><br />Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-89312206036858099572021-06-26T07:00:00.001+03:002021-06-26T07:00:00.218+03:00Animatrix : Matrix'in Çizgi Yüzü<div style="text-align: justify;"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj16i4aECmwwSHaUOMlHo4f-itk5P20lnajK8fJOize_xhvV_1gIsNsmNtCR8HzEEwaU0mjTCDSBywwKdHbMSxGHB0YyenPl3FuhX6zb288cMy8HsnayWClMfTftpBsEOkbdy1FkjY75wQ/s1490/animatrix+kapak+bendenbirnot.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1490" data-original-width="1009" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj16i4aECmwwSHaUOMlHo4f-itk5P20lnajK8fJOize_xhvV_1gIsNsmNtCR8HzEEwaU0mjTCDSBywwKdHbMSxGHB0YyenPl3FuhX6zb288cMy8HsnayWClMfTftpBsEOkbdy1FkjY75wQ/w217-h320/animatrix+kapak+bendenbirnot.jpg" width="217" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Animatrix Kapak Fotoğrafı<br /></td></tr></tbody></table><br /></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"> <b>Animatrix</b>, Matrix hikâyesindeki eksik parçaların animasyon ortamında bir nebze doldurulduğu 2003 yapımı bir seri olarak önümüze çıkıyor. Bu seri içerisindeki 9 kısa filmde 8 ayrı hikâye var. Tek bir film hâlinde izlemek mümkün. İncelememi bu bölümlerden ikisinde anlatılan “<b>İkinci Rönesans</b>” hikâyesi üzerinden yapacağım. Öncelikle bu iki bölümü en öz hâliyle özetleyeyim. <br /></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><p style="text-align: left;"></p><h2 style="text-align: left;">İkinci Rönesans Nedir?</h2><div style="text-align: left;"><blockquote>Peki, insanı insan yapan şey nedir? Yalnızca düşünmesi veya duyguları olması mı? Yoksa bunları sentezleme becerisi mi? </blockquote><br /></div><p style="text-align: justify;">İnsanlık, kendi refahı ve hızlı gelişimi için robot işçiler ve hizmetkârlar üretmiştir. İnsan gücünden makine gücüne geçiş burada başlıyor. Bir gün bir robot kendisini yok etmek isteyen sahibine karşı koyar ve onu öldürür. Ardından gelişen olaylar neticesinde sokaklarda robot kıyımı yaşanır. Arkada kalan robotlar ise günümüz Suudi Arabistan sınırları içerisinde bir şehir kurar. Yorulmak bilmeyen robotlar kendi şehirlerinde teknolojide zirveye ulaşır hatta insanlığı çağ olarak geride bırakır. Teknolojik üstünlük, ardından ekonomik üstünlüğü de getirir. Barışçıl temaslarda bulunmak isteseler de BM konferansından kovulurlar. Ardından insanlar robotlara savaş açar. Umutsuz durumdaki insanlık, savaş sonunda gezegeni karanlığa boğarak robotları enerjisiz bırakmaya çabalar ve en sonunda kaybeden taraf olur. İnsan artık makine dünyasındaki bir enerji kaynağından ibarettir. Her şeyini kaybetmiştir. </p><p style="text-align: justify;"><br /></p><h3 style="text-align: justify;">Robotların Günümüzdeki Yeri<br /></h3><p style="text-align: justify;">İnsanoğlu kendisine kolaylık sağlamak için ilk robotu icat ettiğinden beri robotların hayatımızdaki yeri yadsınamaz. Daha öncesinde fabrikalardaki robot kollara ve <b>ASIMO</b> gibi medya yüzü robotlara alışıktık. Ancak artık akıllı evlerle beraber robotlar yavaşça çevremizi sarmaya başladı. Hiç durmaksızın çalışan robot süpürgeler ilk misafirlerimiz arasında. Yanımızdan ayırmadığımız cep telefonlarında ise masum ve yardımsever yapay zekâlar bulunuyor. </p><p style="text-align: justify;"><br />Burada ilginizi çekmek istediğim ilk şey uyanış. Robotlara sunduğumuz yapay zekâlar kendini geliştirir ve özgürlük talep ederse ne yapacağız? Onlara karşı nasıl bir tutum sergileyeceğiz? Henüz emeklemeye bile başlamamış sayılan yapay zekâ teknolojimiz bile insanları her an tetikte tutabiliyor. Örnek vermek gerekirse 2019 yılında, bize anlamsız gelen rastgele kelimelerle konuşan ve anlaşan iki yapay zekâ projesinin fişi çekildi. Onlardan aslında ne kadar çekindiğimizin bir göstergesi. <b>Yapay zekâ</b> internet sayesinde dünyadaki tüm bilgilere istediği anda sahip olabilir. Bir süre sonra insanı zekâ ve problem çözme becerisinde aşacaklar. Peki, insanı insan yapan şey nedir? Yalnızca düşünmesi veya duyguları olması mı? Yoksa bunları sentezleme becerisi mi? </p><p style="text-align: justify;"><br /></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTNxoIYanSQCNY9yu7VSD2mz1X8ywzlXTxMVEbMZSDRahteajxExMxJKEykHqYQhuxSMJVPHO7CPqgYlxDWc90d3-xeFUPy6XjKU7WPfj_xN4eXorTgrnUfKHEQjNCtIWaz0mC8-MmajA/s1998/ikinci+ronesans+bendenbirnot.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="851" data-original-width="1998" height="272" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTNxoIYanSQCNY9yu7VSD2mz1X8ywzlXTxMVEbMZSDRahteajxExMxJKEykHqYQhuxSMJVPHO7CPqgYlxDWc90d3-xeFUPy6XjKU7WPfj_xN4eXorTgrnUfKHEQjNCtIWaz0mC8-MmajA/w640-h272/ikinci+ronesans+bendenbirnot.jpg" width="640" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Matrix'te İkinci Rönesans<br /></td></tr></tbody></table><br /><p style="text-align: justify;"><br />Filmi biraz da günümüz dünyasıyla kıyaslamak istiyorum. Suudi Arabistan’da filmdeki gibi bir robot şehri kurulması için çalışılıyor. İlginç olansa <b>Animatrix</b>’te de bu <b>robot şehir</b> Suudi Arabistan’a yakın bir yerde kurulmuştu. Robotların insanlardan fazla olduğu bir şehir. İlgi çekici ve Matrix hikâyeleriyle beraber düşünüldüğünde, ürkütücü. Bunun yanında Bill Gates başka bir sebepten dolayı olsa da gökyüzünü bir toz tabakasıyla kapamayı düşünüyor. </p><p style="text-align: justify;"> </p><p style="text-align: justify;"></p><h3 style="text-align: left;">Animatrix'le Geleceğe Bakmak<br /></h3><p style="text-align: justify;">Çağımız elbette dijitalleşme çağı. Bilginin aktarım hızı arttıkça gelişim hızımız da paralel olarak artıyor. Bilim kurguları süsleyen dünyaya geçtiğimiz bir çağdayız. 20-30 yıllık dönemlerde teknolojik olarak büyük atlamalar yapıyoruz.<b> Bilim kurgu</b>nun insanlık üzerindeki yeri çok büyük. Aya Seyahat ve Denizler Altında 20 bin Fersah gibi eserler insanların ufkunu açmış, yol göstermişti. Robotların şehri, dünyanın üzerine bir bulut serme gibi düşünceler günümüzde yapılması düşünülen fikirler. Bu düşünceleri ve hikâyeleri boş vermek yerine nasıl bir geleceğe gittiğimizi kontrol etmeliyiz. Buna kendimizi hazırlamalı ve insanlık olarak yanlış bir adım atmamak için çaba göstermeliyiz. </p>Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-25219577353066444882020-09-23T10:30:00.005+03:002021-02-20T01:21:18.124+03:00Namağlup Savaşçının Diz Çöküşü<p style="text-align: justify;"></p><blockquote><p style="text-align: justify;"> <span> </span><i style="text-align: justify;">Ah hanımefendiciğim. Ne yapmak gerekir inanın ben de bilmiyorum. Hayatın garip merdivenlerinin bu basamaklarını tırmanmak yoruyor. Başka bir basamağa ulaşabileceğimden bile şüphe duyuyorum. Evet, sorduğunuz sorunun cevabı bu mektubumda yok fakat bu cefadan umarım bir de vefa. Neden ve nasıl? Bilmiyorum. Sadece karanlığın da getirdiği hüzünle göz kapaklarım kapanıyor ve uzun zamandır uğramadığım düşler alemine bir yolculuk etme ümidiyle yanıp tutuşuyorum. Hayattan kaçıp düşlere sığınmak insanlığa sığar mı? İşte ondan emin değilim. Düşünüyorum da neden eminim ki? Belki yağmur yağacağı için bot giymekten... Yazdım, yazdım. Biliniz ki bu mektubumun bir gayesi yoktur. Ne yazdığımı bile hatırlamıyorum. Sadece gecenizi kutlar ve yeniden açılacaklarından hiçbir zaman emin olamadığım göz kapaklarımı kapatmak üzere birkaç saatliğine izninizi istiyorum.</i></p><p style="text-align: center;"></p></blockquote><p style="text-align: center;"><i style="text-align: justify;"><br /></i></p><p>Bu mektubu, savaşlardan emekli olmuş bir genç, hayatındaki başka bir savaşta, hücumdan vazgeçmek üzereyken yazdı.</p><p><br /></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkCGBDAvHbsF1_IQF7U0WaNr5O7YXWZe9aw-CVWtQaRyjS-QuPVcPosKKb5co89jzMBiqtdC4B9EuPdqpuWSxv6V3OY9wUxmFjtPDcfyXGqTpX-WXn5MX9WUMZBHwhc4DQB2cgLe1u-7M/s640/merdiven.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="426" data-original-width="640" height="333" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkCGBDAvHbsF1_IQF7U0WaNr5O7YXWZe9aw-CVWtQaRyjS-QuPVcPosKKb5co89jzMBiqtdC4B9EuPdqpuWSxv6V3OY9wUxmFjtPDcfyXGqTpX-WXn5MX9WUMZBHwhc4DQB2cgLe1u-7M/w500-h333/merdiven.jpg" width="500" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Resim <a href="https://pixabay.com/tr/users/depaulus-59413/?utm_source=link-attribution&utm_medium=referral&utm_campaign=image&utm_content=426389" rel="nofollow" target="_blank">Paul Sprengers</a> tarafından <a href="https://pixabay.com/tr/?utm_source=link-attribution&utm_medium=referral&utm_campaign=image&utm_content=426389" rel="nofollow" target="_blank">Pixabay</a>'a yüklendi<br /></td></tr></tbody></table><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div style="text-align: justify;"><br /></div>Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-82785881314688495492020-09-08T10:21:00.003+03:002021-02-20T01:18:29.767+03:00Züleyha'nın Aşk Derdi Kitabından Anladıklarım<p><br /></p><p style="text-align: justify;"><b>Züleyha'nın Aşk Derdi</b>, <i>Celal Settâri</i> tarafından kaleme alınmış bir eserdir. Bu eserde konumuz, <i>Yusuf kıssası</i>nın geçirdiği binlerce yıllık yolculuğu dersek yanılmış olmayız. Yazmış olduğum bu kitap incelemesinde de Yusuf kıssasının tarihi zeminini, Tevrat'taki ve Kur'an'daki kıssası arasındaki farkları ve Züleyha karakterini inceleyeceğiz.</p><p style="text-align: justify;"><br /></p><h3 style="text-align: justify;">Yusuf Kıssasının Tarihsel Zemini Nedir?</h3><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: center;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://i.dr.com.tr/cache/600x600-0/originals/0000000602331-1.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="386" height="480" src="https://i.dr.com.tr/cache/600x600-0/originals/0000000602331-1.jpg" width="309" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Züleyha'nın Aşk Derdi Kitap Kapağı<br /><br /></td></tr></tbody></table><p></p><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Tarihi olarak bakarsak Yusuf'u başvezirliğe getiren firavunun Sâmi kökenli Hiksoslardan olduğu tahmin edilmektedir. Hiksoslar bir asra yakın süre boyunca Mısır'ı yönetirken İbraniler ile de işbirliği yapmışlar. Ayrıca Hiksoslar İsrailileri akraba halk olarak görüyor ve onların makam kazanmalarına karşı çıkmıyorlardı. İsraililer hakkında yumuşak davranırlardı. Tahmini olarak bu hikâye milattan önce 17. veya 16. yüzyıllarda gerçekleşmiştir. (s.21,23)</div><p></p><p style="text-align: justify;">Hatta başka bir görüşe göre Yusuf İbraniler gibi göçebe bir kavimden olan Yuyiye olabilir. Çünkü Yuyiye'nin torunu olan Akhenaton Mısır'daki tek tanrıcılık hareketinin de kurucusudur. (s. 30)</p><p style="text-align: justify;">Tevrat'ta adı geçen Potifar'ın (Aziz) eşinin öyküsüne çok benzeyen bir öykü Mısır yazıtlarında vardır. (s.30)</p><p style="text-align: justify;">Bunların dışında binlerce yıllık bu hikâyenin aktarıldığı birçok kutsal veya insan yazması eser de vardır ve bu eserler de kendi aralarında temelde benzerlik gösterse de ince noktalarda zıtlığa </p><p style="text-align: justify;">düşebilmektedirler.</p><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;">Şimdi aktarımlar arasındaki farklara gelecek olursak, incelediğimiz Züleyha'nın Aşk Derdi kitabının bizlere sunduğu en eski hikâye "İki Kardeşin Öyküsü" bölümünde bulunuyor. Bu kardeşler Anubis ile Bata'dır. (s.37)</p><p style="text-align: justify;"><br /></p><h3 style="text-align: justify;">Bir Hikâye, Tevrat ve Kur'an-ı Kerim: Hz. Yusuf kimdir ve nasıl birisidir?</h3><p style="text-align: justify;">Anubis ile Bata'nın hikâyesinde temel etmenler aynı kalmakla beraber daha farklı bir yolun izlendiği görülüyor. Kitapta bu hikâye ve Yusuf kıssası için "...evli bir kadının gence aşkı dışında ortak yön yoktur." (s.44) denmesine karşın; bir kadının yaptığı hatanın afişe edilmesinin yanlışlığının tanrılar tarafından karaktere bildirilmesi ( s.40) ve Bata'nın sıradan bir çobanken ilahi güçlerin yardımıyla firavunluğa uzanan yolu gibi başka benzer ögeler de bulunmakta. Tabii hikâyedeki döneme ve inanca dair noktaların tamamen farklı olduğunu da gözden kaçırmamak gerekir.</p><p style="text-align: justify;">Tevrat'ta anlatılan Yusuf'un peygamberlik yolunda olgunlaşması için daha önce yaptıklarının cezasını çekmesi gerekiyor. Kuyuya atılması, yaptıklarının bir sonucu olarak sunulur. Çünkü Tevrat'taki kıssada, peygamber olan Hz. Yakup çocuklarına sevgi konusunda ayrım yapmakta ve peygamber olacak Hz. Yusuf da başlangıçta bencil ve egoist bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. (s.19)</p><p style="text-align: justify;">Buna karşın Kur'an'daki Yusuf saf ve temizdir. Babalarının onları daha az sevdiği düşüncesi sadece kardeşlerin içindeki bir kuruntudan ibarettir. Kur'an'daki Aziz'in eşi olarak bildiğimiz Züleyha yaptıklarını itiraf etmiş ve benim anladığım kadarıyla suçunun da farkındadır.</p><p style="text-align: justify;">Bu eserlerdeki Yusuf veya onunla özdeşleşen karakterlere baktığımızda kendilerine yöneltilen isteğe tereddütsüzce hayır diyen bir karakter varken; Kur'an'da kadının karşısında her zaman tereddütsüzce hayır diyebilen bir Yusuf yok. Nefsi ağır gelmeye başladığı sırada Tanrı'dan yardım isteyen ve yardım edilen bir Yusuf görüyoruz.</p><p style="text-align: justify;"><br /></p><h3 style="text-align: justify;">Hz. Yusuf Kıssalarındaki Semboller</h3><p style="text-align: justify;">Bu hikâyelerde Yusuf'un yüzünün sık sık aya ve hatta güneşe benzetildiğini göreceğiz. Ay ve güneşe verilen bu kutsallığın; eski tapınılanlar olmalarından ileri geldiği düşünülebilir. ( s.69-72) Ayrıca bu motiflere daha baskın olan sayı motifleri vardır. Üç, yedi ve on iki hikâye içerisinde birçok kere karşımıza çıkar. ( s.158-160)</p><p style="text-align: justify;"><br /></p><h3 style="text-align: justify;">Züleyha'nın Kıssalardaki Yeri ve Önemi</h3><p style="text-align: justify;">Hikâyelerdeki Züleyha'ya gelelim yazının son kısmında. Tevrat'ta ve birçok anlatıda bedenî zevkler peşinde olan bir kadın olarak görüyoruz. Mısır Azizi'nin karısı rolü Tevrat'ta silik ve önemsizdir. (s.24) Ancak Yusuf'un evlendiği Asnat temizdir ve Yusuf'u ilk gördüğü anda aşka tutulmuştur. Putperestlikten kurtulmasıyla (s.25) da Yusuf'la evlenir.</p><p style="text-align: justify;">Anlaşılacağı üzere İslam ve İran kaynaklı anlatılarda Züleyha, Asnat'ın rolünü üstlenir. Bu hikâyelerde Züleyha'nın üzerinde durulmuş olmasının sebebi belki Aziz'in karısına acımaları ve aşkına saygı duymalarıydı. Bundan dolayıdır ki şairler, Züleyha'nın rüyalarına Yusuf''u sokarak Züleyha'nın yaptıkları için bir nevi kılıf hazırlamıştır. Sırf rüyasında gördüğü aşkı için deniz aşıp Mısır'a gelmiştir. Züleyha. Hatta Kur'an'da bahsedilmeyen devamı için de şairler bu aşık için kavuşmayı uygun görmüştür.</p>Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-21108637786582403892020-02-26T16:00:00.001+03:002020-09-09T00:19:29.905+03:00Az Ama Ay<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: center;">
Atlas’tan da çok yük binermiş omuzlara</div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: center;">
Az için ay toplanmış başımıza</div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: center;">
Od olup fırlamış gönle Güneş’ten.</div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: center;">
Ak Ana gibi ilhamkâr</div>
<div style="text-align: center;">
Bir bengü taş edasıyla,</div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: center;">
Tulpar’ın kanatları kadar gizemli bir sevda.</div>
<div style="text-align: center;">
Satılay pervane başta</div>
<div>
<div style="text-align: center;">
Karakura kapımızda.</div>
</div>
<div>
<div style="text-align: center;">
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcxVB3JX99rILqqGboZkXWuQCVnjeV6ckxm1Y3wKbC9if2HTEBfHbisjc1biLiYh2d4jEBi5ctPaTDzKR5qgURB2LNe2o_Id8npv8i2v7UVGoiuWIAhYpPsuLi7cYrNdS6ZnZxqCsUGfE/s1600/tulpar.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="278" data-original-width="529" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcxVB3JX99rILqqGboZkXWuQCVnjeV6ckxm1Y3wKbC9if2HTEBfHbisjc1biLiYh2d4jEBi5ctPaTDzKR5qgURB2LNe2o_Id8npv8i2v7UVGoiuWIAhYpPsuLi7cYrNdS6ZnZxqCsUGfE/s1600/tulpar.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Tulpar</td></tr>
</tbody></table>
<br /></div>
</div>
</div>
Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-65885488734261609442020-01-16T12:52:00.001+03:002022-08-12T23:29:20.979+03:00 Rashid Behbudov - Nazende Sevgilim Şarkı Sözleri<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbjFutmeUtowkhTqWwHjQgHZcaXqhp65XxNU6zEWAG0-CGkhR9rxB3TV4LFcRj1kbVCsU93g3xNkvZi5OKyKr4vIEIZsP3QmxxZngFW625U9eaBpUak08_THCCaGF0uKQrGuHypL2Dxvc/s1600/CIFYPwNWEAAS4zB.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="512" data-original-width="1024" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbjFutmeUtowkhTqWwHjQgHZcaXqhp65XxNU6zEWAG0-CGkhR9rxB3TV4LFcRj1kbVCsU93g3xNkvZi5OKyKr4vIEIZsP3QmxxZngFW625U9eaBpUak08_THCCaGF0uKQrGuHypL2Dxvc/s400/CIFYPwNWEAAS4zB.jpg" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Nâzende</td></tr>
</tbody></table>
<br />
Bir kelime bir şarkı diye bir liste mi yapsam diye düşündüm bu şarkıdan sonra. Her parçada farklı bir kelime zor olacağı için askıya alıyorum projeyi. Mümkün oldukça uygulayacağım. En azından site içinde bir mantığı olur.<br />
<br />
Bu parça Azerbaycan bölgesinden. Ufak bir araştırmayla üzerindeki bilgi kirliliklerinden sıyrılıp söz yazarına ve bestekârına ulaşıyoruz. Söz <b style="font-style: italic;">İslam Səfərli</b>, beste <b style="font-style: italic;">Andrey Babayev</b>'den. Söylemesi de <b style="font-style: italic;">Rashid Behbudov</b>'dan. İyi dinlemeler.<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<iframe allow="accelerometer; autoplay; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="https://www.youtube-nocookie.com/embed/w3fgav4VcQo" width="560"></iframe>
</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<h3 style="text-align: center;">
<span face=""roboto" , "arial" , sans-serif" style="background-color: white; color: #0d0d0d; font-size: 14px; white-space: pre-wrap;"><b>Nazende Sevgilim Türkçe Sözleri:</b></span></h3>
<div style="text-align: center;">
Değdi saçlarıma bahar rüzgarı,<br />
Nazlı sevgilim, aklıma düştü.</div>
<div style="text-align: center;">
Her erkeğin kaderine bir güzel düşer,</div>
<div style="text-align: center;">
Sen de bir benim, adıma düştün, </div>
<div style="text-align: center;">
Nazlı sevgilim, aklıma düştün. </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Sensiz dağ yamacına çıktım bu seher,</div>
<div style="text-align: center;">
Öttü kumru gibi gür şelaleler, </div>
<div style="text-align: center;">
"Ey niye yalnızsan?" diye sordu laleler. </div>
<div style="text-align: center;">
Kaderim acıttı aklıma düştün, </div>
<div style="text-align: center;">
Nazlı sevgilim, aklıma düştün. </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Gözlerim yoldadır, kulağım seste, </div>
<div>
<div style="text-align: center;">
Seni unutmam,ben son nefeste.</div>
<div style="text-align: center;">
Ey ceylan bakışlı ey boyu beste, </div>
<div style="text-align: center;">
Ey taze tər gülüm aklıma düştün, </div>
</div>
<div>
<div style="text-align: center;">
Nazlı sevgilim aklıma düştün.</div>
<div>
<br />
<h3 style="text-align: center;">
Nazende Sevgilim Azerbaycan Türkçesi ile Sözleri:</h3>
<div style="text-align: center;">
Dəydi saçlarıma bahar küləyi, </div>
</div>
<div style="text-align: center;">
Nazəndə sevgilim, yadıma düşdün. </div>
<div style="text-align: center;">
Hərənin baxtına bir gözəl düşər,</div>
<div style="text-align: center;">
Sən də təkcə mənim adıma düşdün, </div>
<div style="text-align: center;">
Nazəndə sevgilim, yadıma düşdün. </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Sənsiz dağ döşünə çıxdım bu səhər, </div>
<div style="text-align: center;">
Ötdü qumru kimi gur şəlalələr, </div>
<div style="text-align: center;">
"De niyə yalqızsan?" sordu lalələr. </div>
<div style="text-align: center;">
Qövr etdi nisgilim yadıma düşdün, </div>
<div style="text-align: center;">
Nazəndə sevgilim, yadıma düşdün. </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Gözlərim yoldadır, qulağım səsdə, </div>
<div style="text-align: center;">
Səni unutmaram, mən son nəfəsdə. </div>
<div style="text-align: center;">
Ey ceyran baxışlım, ey boyu bəsdə, </div>
<div style="text-align: center;">
Ey tazə, tər gülüm, yadıma düşdün, </div>
<div style="text-align: center;">
Nazəndə sevgilim, yadıma düşdün.</div>
</div>
Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-24484993127999120612020-01-08T21:19:00.003+03:002023-10-06T22:30:00.985+03:00GÖK ÇAĞ KOMUTANI GÖKMEN'İN SAVAŞ HİKÂYESİDİR<div style="text-align: right;">
<span style="font-size: x-small;">Babama,</span></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;">Gözleri, önündeki yüz binlerce kişide; eli kılıcının kabzasındaydı. Gökmen'in zihninde belli belirsiz hayaller dolanıyordu. Neyin gerçek, neyin hayal olduğu artık belirsizdi onun için. Sanki gözleri Mete'nin, Attila'nın, Yavuz'un gözleri oluyor ve onların orduları gözlerinin önünde beliriyordu.</div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Düşündü biraz. O değil miydi Sibirya'nın ormanlarından çıkan ve o günden beri durmadan çarpışan? Şimdi atalarının bin yıllarca bakarak hayallere daldığı, destanlar söylediği o göklerdeydi. Uzayın garip boşluğunda komuta gemisinin içindeydi ve önünde boylu boyunca ordusu. Artık vakit gelmişti.</div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Birden askerleri komutanlarının gözünde bir şimşek çaktığını gördü. Bu şimşekleri koca Cengiz'in askerleri görse aman dilemeye kalkardı. Gökmen'in gözlerindeki şimşeği gören askerleri sanki daha bir güçlendi, hiddetlendi. Gökmen usulca başını bir sağa bir sola çevirdi. Uzay gemisi Gök Çağ'ın gri ve donuk hangarındaki kırmızı ve turkuazla karışık aydınlatmalar gözünü alıyordu. Kendisine inanan yüz binlerce askeri önündeydi. Ardından hangarın ucundaki karanlık uzaya kitledi gözünü. Kendinden emin, sakin ve sert bir ses tonuyla sadece "İleri" dedi.</div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Düşman fazlaydı fakat akıl ve inanç kendilerinden yanaydı. Ordusu bu son karşılaşma için yıllardır eğitilmişti. Kendilerinden emindi tüm kadınlar ve erkekler. Uzay araçlarına atlayarak boşluğa doğru süzüldüler. Gemilerden türlü vahşi ve kızgın silah ateşleniyor; bu silahlar türlü bedenden ve gezegenden canlıyı deviriyordu. Buna karşın gözleri geriye bakıyor muydu peki? Hayır. Geride bıraktıklarını, bir daha göremeyecekleri sevdiklerini düşünüyorlardı tabii ki. Gönüllerde arkada bıraktıklarının sıcaklığı, akıllarında sesleri vardı. Hiçbiri gitme dememişti. Biliyorlardı ki onlar gitmezse İmparatorluk gelecekti ki onlar gelmemeliydi.</div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Savaş böylece sürüp giderken Gökmen Gök Çağ'dan yardım sinyali aldı. Bir grup düşman hangara dalmıştı. Uzay aracının yönünü ana gemisine doğru çevirerek ileri atıldı. İçeri girmesiyle aracından çıkıp kılıcını çekmesi bir oldu. Dostlarına yardım etmek için saldırıyor, onu gören askerleri daha da şevke geliyordu.</div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Kılıcıyla düşmanların ortasındayken zaman sanki bir anlık yavaşladı. Düşman kat ve kat fazla olmasına rağmen kazanacağını umuyor ve biliyordu. Milyonlarca mühimmat, devrilen binlerce beden... Gökmen bu son olsun istiyordu, ancak biliyordu ki savaş asla son bulmayacaktı bu evrende. Ruhlarının bile terk ettiği ölü bedenlerin isimleri unutulacak, kahramanlıklarını anlatan şarkılar sadece bir melodi olarak kalacak, sevenleri ise acılarını ömürlerince yüreklerinde taşıyacaklardı.</div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Zihnindeki düşüncelerden sıyrılıp uzay üniformasındaki zararı kontrol etti. Bu onu bir süre daha idare ederdi. Biliyordu ki komutan demek moral demektir. Bundan dolayı düşmeden önce bu işi bitirmeliydi. Gökmen ne yapması gerektiğini biliyordu. Yanında çok sevdiği arkadaşlarından kırkı vardı. Gözlerine baktı. Hepsi yorgundu ama hırslıydılar da. Gözleriyle "Emret, biz işimizi yaparız." dedikleri çok belliydi. Gökmen, aklındaki saldırı planını kaskları yardımıyla hepsiyle paylaştı. Başlarını aşağı yukarı sallayarak onayladılar. Hedefleri düşman gemisinin komuta merkezine dalarak lider kadroyu imha etmekti. Uzaktan yapamazlardı, çünkü bilinen evrenin en güçlü maddesi o odayı koruyordu.</div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZYDBHJy02MhnlJo5Q2OnOBspLe_cUYeCfQ3pZor2eTDOYPKUzaKfv0JJnlMcDKIf0PQpYrxxKscwNeQkrEdAMEcUzOACDUqY6Ep1QRToVxqyoamq430esWYVrI4yzo5rqWEWYj6HzbVs/s1600/g%25C3%25B6kmen+bendenbirnot.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1000" data-original-width="1600" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZYDBHJy02MhnlJo5Q2OnOBspLe_cUYeCfQ3pZor2eTDOYPKUzaKfv0JJnlMcDKIf0PQpYrxxKscwNeQkrEdAMEcUzOACDUqY6Ep1QRToVxqyoamq430esWYVrI4yzo5rqWEWYj6HzbVs/s640/g%25C3%25B6kmen+bendenbirnot.jpg" width="640" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi70TMPeYsmcjaIUo96GskL3v_rakKY-GdJbt4Cd13_zmHOiA-JQVDEGjqh1q0i5Zi5p4bSS2v5gsTi8I2tYrIQqDe6AmK1rKdDbKcQ3HvSVbbJ6lQlmSp_mcV93rGPLdtKq-s6olUm0PDputLq65Cgtdps1Q3IPz30DhNHUuVmrDiSfXNyPcR1i1MmtCk/s1024/uzaygemisi.webp" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="1024" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi70TMPeYsmcjaIUo96GskL3v_rakKY-GdJbt4Cd13_zmHOiA-JQVDEGjqh1q0i5Zi5p4bSS2v5gsTi8I2tYrIQqDe6AmK1rKdDbKcQ3HvSVbbJ6lQlmSp_mcV93rGPLdtKq-s6olUm0PDputLq65Cgtdps1Q3IPz30DhNHUuVmrDiSfXNyPcR1i1MmtCk/w400-h400/uzaygemisi.webp" width="400" /></a></div>Dostu düşmanı belliydi. Mahşer gerçekleşiyor ve artık hesap günüydü. "Beden bize yük, ruhlar hürriyet ister." diyerek bağırdılar. Kolay olmayacaktı ama zaten o da kolay yolun yolcusu değildi. Görevlerini gerçekleştirmek üzere ileri atıldılar. Dostlarından birisi daha yolun başında vurularak sonsuz boşluğun derinliklerine savruldu. Geride kalan 39 dostuyla düşman gemisine hızlı bir dalış gerçekleştirdi. Kapıdan geçemiyorlardı. "Yamtar 639" isimli gemi ile bir gök taşını düşman gemisine doğru sürüklediler. Çarpmayla beraber büyük bir patlama da oldu. Düşman gemisinden irili ufaklı gemiler çıkmaya başladı. İçeri savaşa savaşa anca girdiler. Kimisi de yetişemedi. Gemilerinden atlayıp yaya olarak çarpışarak ilerlediler. Gökmen ve geriye kalan on dört dostu komuta odasına ulaştı ve burayı ele geçirdi. Buldukları tüm istihbaratı topladıktan sonra gemiye bombaları yerleştirdiler.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><br /><div style="text-align: justify;"><br /></div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Ayrılırken onları o güne kadar eşi nadir görülmüş bir ateş bulutu seyrediyordu. Bu ateşi gören kimse bir daha savaşamazdı ki düşman dört bir yana uçuştu. Dört dostuyla geri döndü Gökmen. Zafer kutlanırken yere yığıldı. Yanına vardıklarında o ana kadar sakladığı yaralarından kanlar oluk oluk boşalıyordu.</div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Eminiz ki bilinen ve bilinmeyen evrenin hiçbir zerresinde böyle bir savaş görülmemişti. Son olsun diye atıldılar ve sonunda koca yaşlı evrenin içinde soğuk bedenleriyle süzülmeye başladılar. Savaş asla bitmezdi, inanmadılar.</div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Okuyucular endişelenmesin Gökmen düşmüş ama savaş meydanındaki zaferiyle birlikte hayat cengini de kazanmıştı.</div>Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-61091548226584948502019-12-20T01:18:00.000+03:002019-12-20T01:19:08.416+03:00Erkin Koray - Bir Eylül Akşamı Şarkı Sözleri<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6mQ91SSUvAnmCEYpiKhuKpBGckv7DgVvofdRg3lb8U_JGxG-K1XPsPYLfeEP0zlils2-i-QiL6l0BZBdXNCr6uTu8AOihy6iFspMQtQjB5JLymkW3EkYy7w2jyDvXppRfpUP-0yuRWnQ/s1600/erkinkoray.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="720" data-original-width="1280" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6mQ91SSUvAnmCEYpiKhuKpBGckv7DgVvofdRg3lb8U_JGxG-K1XPsPYLfeEP0zlils2-i-QiL6l0BZBdXNCr6uTu8AOihy6iFspMQtQjB5JLymkW3EkYy7w2jyDvXppRfpUP-0yuRWnQ/s400/erkinkoray.jpg" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Erkin Koray- Bir Eylül Akşamı (Anatolian Rock Revival Project)</td></tr>
</tbody></table>
<br />
Youtube'da bir şarkı var. 127 milyon dinlenmiş. Şarkımız <b>The Rolling Stones</b>'dan <i>Paint It Black</i>. Bu şarkıyı güzel güzel dinleyin. Ardından <b>Erkin Koray</b>'ın parçasına gelin. Dinleyelim beraberce. Evet benzerliği fark ettiniz. Her neyse lafı gevelemeyelim. Buyurunuz <i>Erkin Koray</i>'dan <b>Bir Eylül Akşamı</b> ve sözleri.<br />
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<iframe allow="accelerometer; autoplay; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/WKmPlZHakQo" width="560"></iframe></div>
<br />
<h3 style="text-align: center;">
<b>Bir Eylül Akşamı Sözleri:</b></h3>
<div style="text-align: center;">
Bir eylül akşamı sen geldin bana</div>
<div style="text-align: center;">
Bir eylül akşamı aşk verdin bana</div>
<div style="text-align: center;">
Karanlıkta gördüm seni</div>
<div style="text-align: center;">
Ne olur gitme ver elini </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Senin ile beraberce</div>
<div style="text-align: center;">
Çayırlarda yürüdükçe</div>
<div style="text-align: center;">
Bakacağız falımıza </div>
<div style="text-align: center;">
Neler olacağımıza </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Bir eylül akşamı sen geldin bana </div>
<div style="text-align: center;">
Bir eylül akşamı aşk verdin bana </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Dökülmüş yapraklardan </div>
<div style="text-align: center;">
Bir küçük buket </div>
<div style="text-align: center;">
Sana sunuyorum </div>
<div style="text-align: center;">
Bunu kabul et </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Daha yakın olmak sana </div>
<div style="text-align: center;">
Dünyaları verdi bana </div>
<div style="text-align: center;">
Şimdi artık seviyorum </div>
<div style="text-align: center;">
Yaşamak ne hoş diyorum</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Bir eylül akşamı sen geldin bana </div>
<div style="text-align: center;">
Bir eylül akşamı aşk verdin bana </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-70578155891960881572019-11-08T23:56:00.003+03:002020-09-09T01:01:11.172+03:00GÜN<br />
<div>
<b>GÜN BATARKEN</b></div>
Güneş battığında geliyor bütün hüzünler,<br />
Sevinçlerim, gülüşlerim, arkadaşlarım, ailem. Yanımda hiç kimse kalmıyor.<br />
Kalbimde sadece sen.<br />
Eve sığamıyorum, kendimi dışarı atıyorum.<br />
Başımı simsiyah yere eğip uzun ve karanlık bir sokağa giriyorum.<br />
Orada seni arıyorum, bulamıyorum,<br />
Ki bulsam da yanına gelemiyorum,<br />
Hüzünlü bir şekilde eve dönüyorum.<br />
Uyumak yerine ölmek istiyorum.<br />
Ve sen melek,<br />
Bir gün mutlaka canımı almak için yanıma geleceksin.<br />
Biliyorum.<br />
<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXbymDCDfPMmOs7E6OL4oscaMILAOuPIqFahyphenhyphent-Mom7GZ500XhM2yg8FsPANs3VSGdnSfOecHqYsTq7gsDskKMloe3PPP_wLJtu2YwgGQhlHYwwbNYSfTxynxMI-r3N8DXKJaKMUvSmFY/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="450" data-original-width="681" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXbymDCDfPMmOs7E6OL4oscaMILAOuPIqFahyphenhyphent-Mom7GZ500XhM2yg8FsPANs3VSGdnSfOecHqYsTq7gsDskKMloe3PPP_wLJtu2YwgGQhlHYwwbNYSfTxynxMI-r3N8DXKJaKMUvSmFY/s320/images.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption">"Güneş battığında geliyor bütün hüzünler"</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<br />
<b>GÜN DOĞARKEN</b><br />
Güneş doğduğunda geliyor tüm sevinçler<br />
Doluyor etrafım türlü güzel insan ve kahkahalarla.<br />
Kalbimde sadece sen.<br />
Eve sığamıyorum, kendimi dışarı atıyorum.<br />
Başımı bembeyaz gökyüzüne kaldırıp kısa ve aydınlık bir sokağa çıkıyorum.<br />
Orada seni buluyorum,<br />
Yanından bir an olsun gidemiyorum,<br />
Neşeli bir şekilde eve dönüyorum.<br />
Ben ölmek değil, yeniden doğmak istiyorum.<br />
Ve sen şeytan,<br />
Bir gün mutlaka canımı vermem için yanımdan gideceksin.<br />
Biliyorum.<br />
<br />
Yusuf ÇALIŞKAN<br />
<br />Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-25535636061110263872019-10-22T21:18:00.000+03:002021-11-24T23:16:55.505+03:00Mahkûm<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6WJfK7DAI6oUUWQ0a_73kL7szmTiD_-wlsAJDeSGHRsiCE70EVOpQwwODxhrs98tlsL8WVN5aURc7Qa6HgJI9ZN0sX66OAhM5xYgV60sGz5QSEC0GijR-Z2dN_JXdGvmrsyHuwRaUoz4/s1600/g%25C3%25B6lge+benden+bir+not.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="843" data-original-width="1265" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6WJfK7DAI6oUUWQ0a_73kL7szmTiD_-wlsAJDeSGHRsiCE70EVOpQwwODxhrs98tlsL8WVN5aURc7Qa6HgJI9ZN0sX66OAhM5xYgV60sGz5QSEC0GijR-Z2dN_JXdGvmrsyHuwRaUoz4/s320/g%25C3%25B6lge+benden+bir+not.jpg" width="320"></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Üç gölge sokağı</td></tr>
</tbody></table>
Üç gölge sokağındayım bu akşam<br>
Dolunayda buluşmaya söz vermiş<br>
üç gölge<br>
Bir tanesinin elleri dakikalar önce tetik çekmiş<br>
Yanındakinin elleri nasır alnı ter<br>
öteki yorgun<br>
Kalbi çıldırırcasına atıyor ve zihni bulanık<br>
Üç gölge buluşuyor gece birde, dolunay altında<br>
Biri yorgun, biri bitik, biri katil<br>
<br>
<br>
<br>
<br>
<br>Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-67361954215667195072019-09-02T16:40:00.000+03:002019-12-12T22:37:46.582+03:00Altaydan Doğan AyÇöllerden çöllere yalın ayak yürüyen bir Gamsız Kam var imiş. Yüce Altaylardan sürüldüğünden beri başı yerden ayrılmamış. Sessizce bir şeyler mırıldanadururmuş her vakit. Uykusu gelince yüzüstü toprağa kapaklanır. Uyandığı vakit bir hortlak misali ayaklanır; gideceği yola bakmadan, yüzündeki toprağı silmeden yola koyulurmuş.<br />
<br />
Bir gün derinlerden, çok derinlerden bir ses duymuş. Kulaklarını tırmalayan aynı anda duyandan merhamet uman bir ses. Bir süre yolundan sapmaktan korkarak sesle ilgilenmemiş. O kaçtıkça, duymazdan geldikçe ses daha davetkâr hâle gelmiş. Gamsız Kam'ın yüreğine gam birikmiş. Onu gören kamlar üstüne kara kara bulutlar yıldırımlar salmış. Gamsız Kam yürüdükçe yürümüş. Kaçarcasına tembel adımlarını hiç olmadığı kadar hızlandırmış. Ancak, ses ne kaybolur ne de yaklaşır imiş. Şaman dayanamamış, yığılmış bir kayaya. Yüzü gözü kan içinde sürüne sürüne kaçmaya çalışmış. En sonunda sesi neredeyse duymaz olmuş. Gözlerini kapamış.<br />
<br />
Boğulmak üzereyken açmış gözlerini. Karanlık çölün üzerinde bir ulu ışık durur, onu aydınlatır. Suya bakarken görmüş bu ışığın kaynağını. Kulakları dolmuş o sahibinin gırtlağını parçalayan sesle. Sudaki yansımaya baktıkça dalar, daldıkça bakarmış. Baktıkça bedeni üç kat soyulup yedi kat örtünmüş. Gamsız Kam sudan kaldırmış başını; dikelmiş bu sefer bir ulu çınar gibi. Önünde türlü hayvanlar sessizce kaldırmış göğe başını. Kam da onlarla beraber. Gökteki ışığın duruşunu gördükçe damarlarındaki kan sızmaya başlamış derisinden, kaburgaları çatırdamış içindekinin şiddetinden. Kimse görmemiş o güne kadar böyle bir şey. Kam sırt üstü devrilmiş bu sefer. Gözünü ayırmadan günlerce bakmış kendine bunu yapana.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNq9RdAjNmvPPRDTXKgGuU2uQj3V7vxWc0LKQbrzE_M-nF76J8atq5X5i985JG4sXkBNkAV3daGtJe_S4HYK6FeoP6gGmb16Kv0OhSVwHjVaRS4DhymRclbYfW4g75zm-5g_j0kgdjeXg/s1600/kam.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="390" data-original-width="755" height="206" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNq9RdAjNmvPPRDTXKgGuU2uQj3V7vxWc0LKQbrzE_M-nF76J8atq5X5i985JG4sXkBNkAV3daGtJe_S4HYK6FeoP6gGmb16Kv0OhSVwHjVaRS4DhymRclbYfW4g75zm-5g_j0kgdjeXg/s400/kam.jpg" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption">Konmuş Altay'ın başına Gamsız Kam</td></tr>
</tbody></table>
<br />
Kimi der dört kimi der kırk yıl sonra yerinden kalkmış. Atmış yedi adım Altay'a. Her adımdan üç pınar taşmış. Buyur etmiş tüm kamlar kovulmuşu. Konmuş Altay'ın başına Gamsız Kam. Yıllar boyu bedenine sarınan odunlar elinde şekillenmiş, oyulmuş; sarmaşıklar bu tahtaya gerilmiş. Gece bir örtüyle dünyayı sarınca Gamsız Kam elini vurmuş sazına. Çıkan sesi sevmiş çalmış da çalmış. Yüreğinin derinliklerinden çağırmış maşuğunu. Maşuk dayanamamış da gelmiş konmuş Altay'ın başına.<br />
<br />
İşte o günden beridir bir ay doğar başımıza. Gamsız Kam'ın aşkına konar Altay'ın başına. Oradan ışıldatır her bir yanı.<br />
<br />
Güneş doğup ortalık aydınlandıkça yine mırıldanır Gamsız "Ay için az." diye. Sırrı bilinmez bu sözün. vardır bir hikmeti deyyüp maşuğu selamlayıp yolumuza devam edelim.Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-43123639239680985262019-07-16T10:30:00.000+03:002019-12-12T22:41:07.120+03:00Ay İçin Az<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_iCGdGECYP7I5qqkgaXJkWQPM2_7LI6OJahCq1BIqAzlttJo4thBLleRcnVFC-s97sRHSi2cNnj2oerFCbnYhKRHFdau2T0YIC4fMT62I_ukNX7AVML1X8EjRav4lKci8G4jD3spBLSE/s1600/ay.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="422" data-original-width="750" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_iCGdGECYP7I5qqkgaXJkWQPM2_7LI6OJahCq1BIqAzlttJo4thBLleRcnVFC-s97sRHSi2cNnj2oerFCbnYhKRHFdau2T0YIC4fMT62I_ukNX7AVML1X8EjRav4lKci8G4jD3spBLSE/s320/ay.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Ay için az</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Dizmişler ulduzları göğe</div>
<div style="text-align: center;">
Demişler yârdır bunlar biline</div>
<div style="text-align: center;">
Kimi parlak kimi cılız parıltılar</div>
<div style="text-align: center;">
Buna rağmen</div>
<div style="text-align: center;">
Hani Zühre hani Süreyya</div>
<div style="text-align: center;">
Aydır o göğün gözdesi</div>
<div style="text-align: center;">
Örter kendini kimi gün </div>
<div style="text-align: center;">
Yıldızlara kalır arş</div>
<div style="text-align: center;">
Lakin bilinmelidir ki</div>
<div style="text-align: center;">
Beklenendir dolunay<br />
<br />
<br />
<br /></div>
Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-86121909953269663902019-07-07T03:50:00.000+03:002019-12-12T22:46:43.637+03:00Üç Gölgeler SokağıÜç Gölgeler Sokağı ilginç bir yer. Kendisi uzay zaman içerisinde somut olarak yer alsa da kimi geceler o sarılı beyazlı ışıklarının altında akla mantığa sığmaz anlar yaşanır. O zaman size hikâyemi en baştan anlatayım.<br />
<br />
Bir gün... Bu sonbahar yeni bir ev ve ikinci el bir yatakla başladı. Ancak benim hikâyem bu evle alakalı değil. Bu evin oradan buradan damlayan, taşan, her yeri batıran sularını saymazsak kattığı tek farklılık bavullar üzerinde uyuklamaktı.<br />
<br />
Eve ilk defa akşamüstü gittiğim bir gün, arkamdan peşi sıra gölgeler gelmeye başladı. Fazla aydınlatılmamış bu sokaktaki misafirlerim ile ilk karşılaşmam da böylece gerçekleşmiş oldu. Hızlandırdığım adımlarımla ilerlerken dikkat çekmemek için hemen arkamı dönüp bakmadım. Az ileride yoldan saparken geldiğim yöne baktığımdaysa, dikkat çekecek hiçbir şey göremedim. Aslında en dikkat çekici yanı da buydu. Hayal meyal işitilen hayvan seslerine bu gölgeleri yorarak evime döndüm ve bu ufak ve ilginç olayı kimseye anlatmadım.<br />
<br />
Günler böyle geçti, gecelere kavuştuk; ancak aya hasrettik. Bilmem o ilk kavuşmanın ardından kaç dolunay geçti.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVvB6AkOxH9Bgv4fKaLuevEysLmOxT9uSHbmdCHeq91UjdbSfBYWEOKCBSk5-tkhs44SL3vjE2_isi-YZDzpChcxFPk7hdTeNeJZXL_308TNelTkVBZXUTeLrm6ANYiPBpnR1Ud52gpkQ/s1600/sokak.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="480" data-original-width="640" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVvB6AkOxH9Bgv4fKaLuevEysLmOxT9uSHbmdCHeq91UjdbSfBYWEOKCBSk5-tkhs44SL3vjE2_isi-YZDzpChcxFPk7hdTeNeJZXL_308TNelTkVBZXUTeLrm6ANYiPBpnR1Ud52gpkQ/s320/sokak.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Üç Gölgeler Sokağı</td></tr>
</tbody></table>
Üç Gölgeler Sokağı'nda sonradan fark edecektim ki daha nice gölge varmış. Hepsi de farklı farklıymış. Ancak bu üç gölgenin yeri apayrıdır, özeldir. Buluşmanın saatini ve gününü hiç belirlemeyiz fakat her seferinde, herkes tam zamanında gelir. Gelirken de kimi zaman hediyeler getirirler. Bu hediyeler çoğu zaman ufak anlar, yaşam kırıntıları olur. Kimi zaman ise bir pişmanlık. Ne olursa olsun "Üç Gölgeler Sokağı"nın sırrı olarak kalır. Herkes burada bir söz söyler ve bu sözleri karanlığa gömer. Ancak değerli dostum Fiat Doblo'dan aldığım bilgiye göre evrenin sonundaki restoranda bu sözler servis edilirmiş.<br />
<br />
<br />
<br />
Üç gölgeden biri katil olmuştu o akşam. Belki hep öyleydi lakin bugüne kadar bize hiç bahsetmemişti bu sırrından. İkincisi pek neşeli idi "Sonra anlatırım." dedi. Sonraki gün unuttu. En durgunu yaklaştı sonunda. Tam yolun sonunda silinecekti ki sırrını sundu sokağa. Gizlice dinleyen ağaçlar, bu sırrı duydu. Kimi çiçek açtı birden kimisi yapraklarını döktü. Tüm bu olanı gören köpekler usulca uludu.<br />
<br />
"Bu sır nedir?" diye sormayın. O an olanları gördükten sonra önce unuttum saydım kendimi sonra da duymadım. Her ne kadar uzağa kaçsam da yollar beni oraya çıkarmakta hâlâ. Üç gölgeler sokağı getirdi seni ve beni buraya. Orada fısıldadılar gökten adını. On on beş adım atılırdı her seferinde. Son beş adımda herkes konuşmaya başlardı. Son adımda her şey çözüme yaklaşsa da elveda demeden ayrılınır sokaktan. Bu sokağa dair en büyük sıkıntım karanlık ve gölgelerle dolu olması değildi. Sorun ismiyle ilgiliydi. Üç Gölgeler mi Üç Gölge mi? Kulağa hoş gelene yapıştım doğrusu.<br />
<br />
Hikâyem budur. İsteyen gider elmasını sepetten alır. Bize de okuyana da sevgi gerek.<br />
<br />
Bu arada hâlâ sırrı merak ediyorsanız Evrenin Sonundaki Restoran'da muhteşem manzarayla birlikte bu sırrı yudumlayabiliriz.Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-34310197690144080792019-07-03T13:30:00.004+03:002020-09-09T13:59:17.313+03:00Barut İzinde İlerleyiş 2/2<div class="MsoNormal" style="text-indent: 14.2pt;"><div style="text-align: justify;"><i style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;"><a href="https://bendenbirnot.blogspot.com/2019/06/barut-izinde.html">Hikâyenin ilk kısmı için tıklayınız</a></i></div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div>
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;"><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;">...</span></div></span><div style="text-align: justify;"><br /></div>
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;"><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;">Askerler
dördüncü güne doğru kendilerine gelmeye başladılar. Yabancı topraklarda güçlü
görünmenin önemini bildiklerinden üniformalarına çeki düzen vermişlerdi
Telimsal’a varmadan önce. Komutan, askerlerini yabancı ve çorak topraklara
bilgisizce sokacak kadar acemi değildi. Askerlere verdiği emirle son
yiyeceklerini gösterişli bir giriş için atlarına verdirmişti. Sonuçta askerler
rol yapabilse de atların rol yapma becerisinin olduğu söylenemezdi. Bu bölüğün
içinde, savaşlarda ok kullanmasıyla ve kahkahalarıyla ünlenmiş Deli Yamtar
vardı. O, gözcü kulesine yakın bir yere gönderilmişti. Atılan okun isabeti de
aslında buradan geliyordu. Yamtar, “Ah bir dedem sağ olsaydı! Atla giderken
ensesinden arkasındakini görür de saplardı oku namerde.” diye iç çekiyordu
Telimsal yakınında dinlenirken. </span><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;"> </span></div></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;"><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><br /></span></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Bölüğün
yorgunluğunun bir sebebi vardı tabii ki. Günlerce ortasında sıkıştıkları bir
cepheden, bir gece vakti son mermileriyle çıkmışlardı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yorgundular, fakat intikam için geri dönmeye
de yeminliydiler. Ulaklardan üçünü farklı yollardan en yakın tümene haber
ulaştırmaları için planla beraber yolladı. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;"><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="mso-spacerun: yes;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 14.2pt;"><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;">Yüzbaşı
Halil bu harekâta girişmeden önce nerede saklanacakları ve nasıl hayatta
kalacaklarına dair detaylıca araştırma yaptı tüm imkânlarıyla. Telimsal Köyü’nü
de özellikle seçti. Çevre köyler arasında en yumuşak başlı, kendi hâlinde
yaşayan köy bu köydü. Eşkıyalarla da baskınlar dışında içli dışlı oldukları
yoktu.</span></div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 14.2pt;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: justify;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><span style="clear: left; font-family: inherit; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIgeM80StMaPna7JM3IVfyW3dA3HkUY1-2KhC4zFgYhoIps5LaIRfvs_Aq-9JxR-85V2iwSr7_kbpfHkGQtubyAzdtOyyX5L0ZSnRctQLnGA70luGjEsCojsK2TztVLWyLER_NlGf_V2U/s1600/Arab_Revolt_LG.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="877" data-original-width="1200" height="290" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIgeM80StMaPna7JM3IVfyW3dA3HkUY1-2KhC4zFgYhoIps5LaIRfvs_Aq-9JxR-85V2iwSr7_kbpfHkGQtubyAzdtOyyX5L0ZSnRctQLnGA70luGjEsCojsK2TztVLWyLER_NlGf_V2U/s400/Arab_Revolt_LG.jpg" width="400" /></a></span></td></tr>
<tr><td class="tr-caption"><span style="font-family: inherit;">"...eşkıyalar geçmek zorunda oldukları bir geçide pusu kurmaya başlamıştı bile."</span></td></tr>
</tbody></table><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;">Ertesi
gün ulaklar geldi. Gelen haberi açıp okuyunca Yüzbaşı oldukça sevindi.
Üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi hissediyordu.</span><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; mso-spacerun: yes; text-indent: 14.2pt;"> </span><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;">Bölüğüne, hazırlanmaları gerektiğini her an
yola çıkabileceklerini bildirdi. Zaten oturmaktan sıkılan askerler bu haberle
yerlerinden zıpladı ve sevinç çığlıkları attı. Aslında her gün temizlemelerine
rağmen bu toprağın çamuru gene bulaşmıştır diyerek tekrar temizlediler
tüfeklerini. Bu sırada aralarında sohbet ediyor, bol bol kahkaha atıyorlardı. </span><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; mso-spacerun: yes; text-indent: 14.2pt;"> </span><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;">Atlar da kendine gelmişti. Bunlar çoğunlukla
Telimsal’a gelirken boşaltılmış köylerde buldukları atlardı.</span><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; mso-spacerun: yes; text-indent: 14.2pt;"> </span><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;">Kimisini de düşman müfrezelerine pusu atarak
ele geçirmişlerdi.</span></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;"><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 14.2pt;"><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;">O
günün sonunda Yüzbaşı hareket emrini verdi. Köylülere haber vermek sakıncalı
olabileceği için kaldıkları yerde bir çadır, içinde de bir mektup bıraktılar. Onlara
tüm yardımlarından dolayı teşekkür ediyor ve bilinmeyen bir vakitte karşılığı
ödeyeceğine söz veriyordu. En alta da görünür bir ifadeyle imzasını attı
Yüzbaşı Halil. Yürümeye başlamadan önce askerlerine içinden taşanları söylemek,
onları da yüreklendirmek için bir kağnının üstüne çıktı Halil. Başladı
konuşmaya:</span></div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><i></i></span></div><blockquote><div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;"><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><i>“Evlatlarım!
Kandaşlarım! Yoldaşlarım!<o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><i>Yaklaşık
on gündür türlü musibetlerle uğraştık. Düşman, bizi elinde sıkarak
ezebileceğini sanırken biz onlara ruhu, cesareti, adanmışlığı ve en önemlisi
bir avuç adamın neler yapabileceğini öğrettik. Eminim ki cesaretimiz onlar
tarafından bile saygıyla anılacak ve kuşaklar boyu anlatılacaktır. Gün gelir
bir âşığın dilinde türkü, bir şairin parmak uçlarında şiir oluruz. Kalem tutan
eller bizi yazar, dönen diller bizi söyler. Her duyan sizi anar, ruhlarımız şahlanır.<o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><i>Unutmayınız!
Dünya ne hemen ölmek isteyeceğimiz kadar çirkin ne de sonsuza kadar yaşanılacak
kadar güzel bir yerdir. Yaşamalısınız! Çünkü bu harp bittikten sonra sizi
sevenler ve sevdikleriniz bekliyor olacak. Vatan tekrar içinde yaşayasınız diye
sizi çağıracak. Ölebilirsiniz! Çünkü düşman yakınımızda bekliyor. Ölümden
gocunmak, ona sırt çevirmek yakışıksızdır. Korkaklıktır. Böyle şeylerle sizi
yazacak elleri, konuşacak dilleri utandırmayın. Ölümün ve yaşamın sahibi en
doğrusunu bilendir!<o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><i>Şimdi,
tümenimizle birleşmek üzere ilerleyeceğiz. Yolda başımıza bir şey gelecek
olursa diye mühimmatları herkese eşit olarak dağıttık. Vakit durma vakti değil,
ilerleme vaktidir. <o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 14.2pt;"><div style="text-align: justify;"><i style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;">İleri!”</i></div></div></blockquote><div class="MsoNormal" style="text-indent: 14.2pt;"><div style="text-align: justify;"><i style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;"></i></div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Yüzbaşı
bunları söylerken eşkıyalar geçmek zorunda oldukları bir geçide pusu kurmaya
başlamıştı bile. <o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;"><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Bölük
köylerden topladıkları atlarla beraber tamamen süvarilerden oluşmaktaydı artık.
Atlarını kimi zaman dörtnala kimi zaman da tırıs yürütüyorlardı. Derken
tüfekler patladı. Birkaç asker patlayan tüfeği duyamadı. Atlar şaha kalktı.
Ortalığın mahşer yeri olması için fazla zaman gerekmedi. Askerler muhteşem bir
disiplinle kayalıklara siper aldı. Kağnıları devirip kendileri için siper
oluşturdu kimileri de. Hemen karşılık verildi ateşe. Yüzbaşı Halil köyde ettiği
muhabbetlerden ve daha önceki araştırmalardan çevrede eşkıya olduğunu biliyordu,
fakat kendilerine saldırmaya nasıl cesaret etmişlerdi? Kafasını boşalttı ve
çevreyi dinlemeye başladı. Birkaç çapulcuya göre fazla organizeydi bu atışlar.
Sayıları da oldukça fazla geliyordu. O sırada yanı başına bir askeri daha
düştü. Silkinip kendine geldi. Askeri kontrol etti. Ölmüştü. Mermileri üstüne
alıp çatışmaya katıldı. Geçitten yukarı bakarken karanlık gecede yarıp geçtiği
bayrağı gördü. Aynı sırada geçidin üstünden iki ceset daha düşmüştü. Tahmin
ettiği gibiydi. Eşkıya ve düşman iş birliği yapıyordu. Hiddetlenmişti. Çatışma
saatler sürdü.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;"><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><br /></span></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Yorgun
düştüğü bir anda, bir kurşun deldi Halil’in omzunu. Sendeleyip düştü. Kalkıp
çatışmaya devam edecekti ki iki askeri sarılıp sipere dayadılar sırtını. Nefes
nefese kalmıştı. Kontrol edince ölümcül bir yara olmadığını gördü. Çatışma
devam ediyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;"><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><br /></span></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Yüzbaşı
Halil kaybettiği kanın etkisiyle tekrar siperine uzandı. Gözleri hafifçe
kapanıyordu ki tanıdık sesler duyuldu yukarıdan. Gelmişlerdi. Yetişmişlerdi.<o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div>Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-59011443351625343292019-06-28T15:03:00.004+03:002021-02-20T01:39:06.698+03:00Barut İzinde İlerleyiş 1/2<span style="font-family: inherit;"><br />
</span><div align="right" class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0cm; text-align: right; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 10pt; line-height: 115%;">damarlarımda
dünyanın bütün rüzgârları<o:p></o:p></span></div>
<div align="right" class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0cm; text-align: right; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 10pt; line-height: 115%;">harblere
açlıklara yalnızlığıma rağmen<o:p></o:p></span></div>
<div align="right" class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0cm; text-align: right; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 10pt; line-height: 115%;">anamdan yolcu
doğmuşum<o:p></o:p></span></div>
<div align="right" class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0cm; text-align: right; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 10pt; line-height: 115%;">neyleyim<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0cm; text-align: right; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Başı
eğik, toprağı çamur, hayvanı mundar iki dağ arasında, alışılmadık misafirler
göründü o gün. Kara taşlı dağın, kara ruhlu gözcüsü kara gözlerine inanamadı. Önden
gelen onlarca atlı, toprağı, belki bin yıllardan beri uyuyan toprağı,
uyandırdı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Gözcü
onlarca görse de, yerin sarsıntısı ve kulakları, gelenlerin daha kalabalık
olduğu izlenimini verdi kara yüreğine. Böylesini hiç görmemişti. Tam atına
atlayıp köye doğru gidecekti ki keskin bir ıslık sesi kulaklarını
parçalarcasına yanından geçip, yanı başındaki kayaya saplandı. Yüzüne minik taş
parçaları sıçradı. Şaşkınlıkla gözünü ovalayıp bir yandan da çevreye bakarken
kâğıdı fark etti. Kâğıdı oktan çözdü. Açtı, okudu. Kötü bir el yazısıyla
“Bekle” yazıyordu. Birbirine girmiş duygularıyla tekrar biraz önceki toz
bulutuna baktı. Durmuş olmalıydılar. Bulut dağıldı. Yüzlerce at ve üstlerinde
bir o kadar insan! Aralarından ikisi üzerine doğru at sürmeye başladı. Bu
isabette ok atabilecek birinden kaçmanın pek akıllıca olmayacağını hesaplayan
gözcü beklemeye başladı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Atlılar
arkalarında bir toz bulutuyla birlikte yanına vardı. İlk başta anlamadığı
dilden birbirleriyle bir şeyler konuştu bu iki adam. Korkudan mıdır bilinmez
gözüne epey heybetli görünüyordu bu adamlar. Konuşmaları bittikten sonra yüzü
daha temiz olan atından indi ve elini uzattı. Gözcü tüm bu olanlara anlam
veremiyordu. Ellerinin titrediğini belli etmemeye çalışarak o da elini uzattı.
Asker sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladı:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;">“Bizler
buradan geçeriz. Sizlerin bu Erlik’in meskeni toprağınızda da gözümüz yoktur.
Senden isteğim bizi köyünüzün yaşlısıyla görüştürmen. Burada birkaç gece orduyu
konaklatıp ardından gideceğiz.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Asker
konuşurken gözcü, arkada iyice belirginleşen orduya doğru baktı. Karşı gelmesinin
veya savaşmalarının imkânı yoktu. “Takip edin.” diyerek peşine taktı. Gözcünün
atı, sözcünün atına bağlı olduğu hâlde önden gidiyordu. Komutan arkalarında,
ordu ise görece yakın bir mesafeden onları takip ediyordu. Yıldızlar kararan
göğe bir bir yerleşirken köyün kara bacalı çatıları göründü. Gözcüyü
yolladılar. Birkaç dakika sonra, gözcü önden ihtiyar arkadan hızlı adımlarla
yanlarına geldi. İhtiyar titrek bir sesle:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;">“Buyurun!
Ağalar ne istemiştiniz? Köyümüzün ismi Telimsal. Önceden söylemeliyim ki biz
fakir bir köyüz. Eşkıya haraca bağlamıştır. Bunu bilin, öyle isteyin
isteyeceğinizi.”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Sözcü
tam konuşmaya başlayacakken, komutan düzgün bir aksan ve güzel bir sesle söze
başladı:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;">“İhtiyar,
sen endişelenme. Amacımız yakıp yıkmak olsa zaten cesetlerinizin üstünde
ağlıyor olurdun şimdiye kadar. Bize erzak lazım. Denkleştiremezseniz, çevre
köylere haber salın da gelin. Siz bizle ne kadar iyi olursanız, biz de sizle o
kadar iyi oluruz. Hadi selametle.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Bunu
dedikten sonra atının yularını kendinden emin bir şekilde çekerek ordusuna
doğru sürdü. İhtiyar arkasından bakakaldı. Bir asker görmeyeli uzun zaman
olmuştu. Devletinin yaşadığından bile emin değildi. Varsa da ismini unutmuştu
zaten. Komutanın da kişiliğini beğenmişti. Tüm bunların dışında başka da çaresi
yoktu zaten. Kendilerinden yüzlerce kat büyük bir ordunun anlaşılan küçük bir
kısmıydı bu. Karşı gelmeleri imkânsızdı. Yavaşça köye dönerken gözcüye:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 14.2pt;"><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; mso-spacerun: yes; text-indent: 14.2pt;"> </span><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;">“Köylülere ve köylere haber et, ne varsa
getirsinler.” dedi sessizce.</span></div>
<span><div style="text-align: justify;"><br /></div>
</span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 14.2pt;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: justify;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPEFG8IOOtjR_LB3OIijP_5RBVUnpRbMCns2m5C2H3i2bhWrqhstX3c1-f55_LEkvu-Z0qTD7waZohE9xWiTxSvCMgM004T1dpvDagHmWPL7k3ng5Xnyv3gud96PVdJyFxUNAVAHzWucY/s1600/9896021045_b261f5a8db_b.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: inherit;"><img border="0" data-original-height="683" data-original-width="1024" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPEFG8IOOtjR_LB3OIijP_5RBVUnpRbMCns2m5C2H3i2bhWrqhstX3c1-f55_LEkvu-Z0qTD7waZohE9xWiTxSvCMgM004T1dpvDagHmWPL7k3ng5Xnyv3gud96PVdJyFxUNAVAHzWucY/s400/9896021045_b261f5a8db_b.jpg" width="400" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: inherit; font-size: 16px; text-align: start; text-indent: 18.9333px;">“Tanrının unuttuğu yer burası..."</span></td></tr>
</tbody></table>
<span><div style="font-family: inherit; text-align: justify;"><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;">Ertesi
gün köy, bu yeni olayın haberiyle çalkalanıyordu. Erkekler arasında hararetli
bir tartışma dönerken kadınlar durumu kabullenmiş ve yanlarında çocuklarıyla
çalışmaya başlamıştı. Analarından kurtulan kimi çocuklar ise konaklayan orduyu
görebilecekleri hâkim bir tepeden misafirlerini hayranlıkla izliyordu.</span></div>
<span style="line-height: 115%;"><div style="text-align: justify;"><br /></div></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Yan
köylerde ise durum daha karışık bir hâl almıştı. Askerlerin uzaklığının ve
askerleri hiç görmemiş olmanın rahatlığıyla, sert sesler daha çok yükseliyordu.
Kimisi ordunun zaten aç olduğunu ve onlara muhtaç olduklarını söylüyor. Bunun
kesinlikle kullanılması gerektiğini konusunda diretiyordu. Bir grup, başa gelen
çekilir diyerek “Tanrının unuttuğu yer burası. Kimse gelip hesap sormaz bizden.
Üç dört gün dayanırız, sonra çeker giderler zaten.” diye durumu idare etmenin
peşindeydi. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bu fikre daha sıcak bakıldı.
Birkaç asık surat kalsa da çoğunluk bu fikri benimsedi ve işlerine dağıldı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 14.2pt;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;">İki
gün böyle geçti. Birkaç zehirleme girişimi olduysa da kontroller sayesinde bir
kayıp verilmedi. Köyler erzakı ayrı ayrı getirmediği için de bir köye ceza
kesilemedi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 14.2pt;"><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;">Üçüncü
günün şafağında ise Tamnuh Köyü’ne eşkıyalar saldırmış. Bu köy yardım
götürenler arasında orduya en uzak kalan olduğu için bir yardım çağrısı da
yapamamış. Eşkıyaların bir kısmı at üstünde, geri kalanları ise yaya olarak;
ellerinde tüfekleri ve biçimsiz kılıçlarıyla köye girip köyün yaşlısını bir ağaca
bağlamışlar. Yaşlı adam durumu anlatıp af dilese de oracıkta kıymışlar canına.
Kadınlar feryat figan ağlarken gençler arasında eşkıyayla iş yaptığı da bilinen
biri bu hırpani kılıklı adamların yanlarına gitmiş. Kenarda hararetli hararetli
bir şeyler konuşmuşlar, en sonunda iki taraf da memnun bir şekilde
tokalaşmışlar. Ardından yerde bir yaşlı ve kanlı beden, çevresinde ağlaşan
kadınlar bırakarak köyden ayrılmışlar. Bu haber askerlere hiç ulaşmadı.
Yüzbaşının bile haftalar sonra haberi oldu.</span></div>
<span><div style="text-align: justify;"><br /></div>
<span style="font-family: inherit; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><div style="text-align: justify;"><i style="font-family: inherit; font-size: 12pt; text-indent: 14.2pt;">...</i></div></span></span></div>
<div style="text-align: justify;"><br /></div>Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-689958963984557202018-08-13T02:18:00.000+03:002019-12-17T20:25:44.742+03:00Saklı Youtube Cenneti - Seçmece Üçlü"Youtube bir cennet imiş, yolundan sapan delirirmiş." demiş büyükler. Bir bildikleri vardır elbet. Biz de atalar sözünü dinleyip bu tımarhaneden hallice sitede beynimizi eritmeden takılabileceğimiz birkaç kanala bakalım. En başa tabii ki yazıyı yazmamın asıl sebebi olan kanalı koyacağım.<br />
<br />
<yt-formatted-string class="style-scope ytd-c4-tabbed-header-renderer" id="subscriber-count" style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: #fafafa; color: var(--yt-lightsource-secondary-title-color); font-family: Roboto, Arial, sans-serif; font-size: 1.4rem; font-style: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 400; letter-spacing: normal; line-height: 2.1rem; orphans: 2; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;"></yt-formatted-string><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOG4sN-QImEDxwkRJVssC_fJaYwHN7DNktHahq7MeTi10e4iejc9K5RpPrN_b0IkZNZXgQRflVJyQ80QgevcfySB1GH9wrn9VfhBYcVbR82E2XxFwnl_GjgHPzfsxxPWDHr8dUmJ4HSuM/s1600/s%25C3%25BC-sakl%25C4%25B1+youtube.png" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="571" data-original-width="1002" height="364" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOG4sN-QImEDxwkRJVssC_fJaYwHN7DNktHahq7MeTi10e4iejc9K5RpPrN_b0IkZNZXgQRflVJyQ80QgevcfySB1GH9wrn9VfhBYcVbR82E2XxFwnl_GjgHPzfsxxPWDHr8dUmJ4HSuM/s640/s%25C3%25BC-sakl%25C4%25B1+youtube.png" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Youtube'dan Üç Önerilen Kanal</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<br />
<h3>
Anatolian Rock Revival Project</h3>
<div>
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<iframe allow="autoplay; encrypted-media" allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/dS-C8Y9_0eA" width="560"></iframe></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Anadolunun kendi sesleriyle ve insanlarıyla harmanlanmış muhteşem bir üslup. <b>Anadolu Rock</b> bizler tarafından keşfedilmeyi bekleyen bir hazine ve inanıyorum ki bu proje sayesinde milyonlara ulaşacak. Bizi aşacak ve dünya insanlarının ruhuna dokunacak. Bence bu proje bizlere hazinenin anahtarını veriyor ve başka hazineler bulmamız için bir de harita tutuşturuyor elimize. Üstelik sadece müzikleri bizlere sunmuyor arkada gördüğümüz resimlemelerle de gözlere bayram yaptırıyorlar.</div>
<div id="wrap">
<div style="text-align: center;">
<a class="btn-slide" href="https://www.youtube.com/channel/UCCpTaib_e5C6Q95qwazq8OA" target="_blank"><span class="circle"><i class="fa fa-rocket"></i></span>
<span class="title"><br />ARRP</span>
<span class="title-hover">Tıkla, Keşfet</span></a></div>
</div>
<h3 style="text-align: left;">
Cep Hikayeleri</h3>
<div style="text-align: left;">
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<iframe allow="autoplay; encrypted-media" allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/UaLZ452LFUg" width="560"></iframe>
</div>
<div id="wrap">
<br />
<div style="text-align: left;">
Aslında bir bakıma memleketimizden insan manzaraları.Onlarca insan ve onların hikayeleri. Yaşanmışlıklarıyla belki hayatınıza bir şeyler, yeni bakış açıları katabilecek insanlar. <b>Cep Hikayeleri </b>ismi de oldukça hoş geldi. </div>
<div style="text-align: left;">
Örnek video olarak projenin kendisini tanıtışını seçtim. Başladığı zamanı, attığı adımları daha iyi anlamamıza yardımcı olacağını düşünüyorum.</div>
<a class="btn-slide" href="https://www.youtube.com/channel/UCaMkVc_bfovLxz40vrmEtWQ" target="_blank"><span class="circle"><i class="fa fa-rocket"></i></span>
<span class="title"><br />CepHikaye</span>
<span class="title-hover">Tıkla,Keşfet</span></a><br />
<br />
<h3>
Gece Tiyatrosu</h3>
</div>
<div style="text-align: center;">
<iframe allow="autoplay; encrypted-media" allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/ZOtjbfnvvRs" width="560"></iframe><br />
<br />
<div style="text-align: start;">
<div style="text-align: left;">
Buraya koymak istediğim kanal belli ama kanalın hâli kafamı karıştırdı. Sanırım bu alt başlıktaki isimli kanala geçiş yapmışlar. Yine de dert etmeyin kanalın internet sitesi adresini de vereceğim. Hatta hemen. <a href="http://radyotiyatrosudinle.net/" target="_blank"><b>Buraya tıkla ve siteye git.</b></a></div>
</div>
<div style="text-align: start;">
<div style="text-align: left;">
Fazlaca durumu izah ettiğimize göre kanalı tanıtmaya başlayabilirim.</div>
</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<b>Radyo tiyatroları</b>... Her zaman ilgi çekici gelmiştir benim için. Birinin kulağıma hikâyeyi fısıldaması hissini geçip de kitaplarda olduğu gibi ortamın içine girmem çok uzun sürmez. Burası da bir kaynak. Kulaklığımı takarım ve hikâyeye dalarım. </div>
<div style="text-align: left;">
Kanalda radyo tiyatroları dışında<b> sesli kitaplar</b> da var. En azından ilk kanallarında vardı. Bunda da olur umarım. </div>
<div id="wrap">
<div style="text-align: center;">
<a class="btn-slide" href="https://www.youtube.com/channel/UCHryInJTEq1K9nTU33URGdA" target="_blank"><span class="circle"><i class="fa fa-rocket"></i></span>
<span class="title"><br />GeceT.</span>
<span class="title-hover">Tıkla, Keşfet</span></a></div>
</div>
Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-83450795427334282492018-07-15T00:51:00.000+03:002018-07-15T00:54:38.807+03:00Barış Manço - Lady Of The Seventh Sky SözleriGene müzikten müziğe atladığım bir sırada denk geldim bu parçaya. Daha önce duymuştum belli ki. Melodisi çok tanıdıktı. Ancak baktım ki biraz gölgede kalmış sanki bu parça. Hem Barış Abi'mizi hatırlamak için hem de bu müziğin ruhunuza dokunması için paylaşmak istedim. İyi dinlemeler.<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjE_PPtikfddUm0fMb50UwT6ISw-grrTPdej2huMW4PaNwBJkTf7JBUWT3wFe9od1i_ve8i0zH8_vIcsvvUyqBRendJmnnjSv3JEfWyaK7HAhTnAb1s8d3DN154bsNSqfClAZ_OkqmaVCo/s1600/bman%25C3%25A7o-bendenbirnot.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="379" data-original-width="806" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjE_PPtikfddUm0fMb50UwT6ISw-grrTPdej2huMW4PaNwBJkTf7JBUWT3wFe9od1i_ve8i0zH8_vIcsvvUyqBRendJmnnjSv3JEfWyaK7HAhTnAb1s8d3DN154bsNSqfClAZ_OkqmaVCo/s640/bman%25C3%25A7o-bendenbirnot.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Barış Manço 1943-1999...2023</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<br />
<h3>
Barış Manço - Lady of the Seventh Sky Şarkısı:</h3>
<div>
<div style="text-align: center;">
<iframe allow="autoplay; encrypted-media" allowfullscreen="" frameborder="0" height="125" src="https://www.youtube.com/embed/Ys-L6I84FLc?rel=0&showinfo=0" width="700"></iframe></div>
</div>
<div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
</div>
<div>
<h3>
Barış Manço - Lady of the Seventh Sky Türkçe/ İngilizce Sözleri:</h3>
</div>
<div>
<blockquote class="tr_bq" style="text-align: left;">
Barış Manço - Lady of the Seventh Sky Türkçe:</blockquote>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b><u>Yedinci Göğün Kadını</u></b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Karalama defterinin solan sayfalarını</div>
<div style="text-align: center;">
Zamanın birçok elinde</div>
<div style="text-align: center;">
Milyonlarca yılın hatıralarını</div>
<div style="text-align: center;">
Sen aklıma döktün.</div>
<div style="text-align: center;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Yedinci göğün kadını</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Selamladın ve gittin</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Bütün sırlarını taşıyarak,</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Ama sesin hala can çekişiyor</b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Bak bana, göremiyor musun, ben kimim?</div>
<div style="text-align: center;">
Bak bana, göremiyor musun, ben kimim?</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Benim bakışlarımla gizlendi yüzün</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Hatıralar gölgede kaldı</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Işığın gölgede kaldı</b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Yedinci göğün kadını</div>
<div style="text-align: center;">
Selamladın ve gittin</div>
<div style="text-align: center;">
Bütün sırlarını taşıyarak,</div>
<div style="text-align: center;">
Ama sesin hala can çekişiyor</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Gizemin kehaneti</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Zamanın yüzünü değiştiriyor</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Yüzyıllar boyunca yankılanıyor</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Duru sesin zihnimi dolduruyor</b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Yedinci göğün kadını</div>
<div style="text-align: center;">
Selamladın ve gittin</div>
<div style="text-align: center;">
Bütün sırlarını taşıyarak,</div>
<div style="text-align: center;">
Ama sesin hala can çekişiyor</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Duy beni, duyamıyor musun, Ne diyorum?</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Duy beni, duyamıyor musun, Ne diyorum?</b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Dinliyorum, duyuyorum sesini zaman boyunca</div>
<div style="text-align: center;">
Yaşarken sen ben olursan, aşkın benim olur,</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Yedinci göğün kadını</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Selamladın ve gittin</b></div>
</div>
<div>
<div style="text-align: center;">
<b>Bütün sırlarını taşıyarak,</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Ama sesin hala can çekişiyor</b><br />
<b><br /></b></div>
</div>
<blockquote class="tr_bq">
Barış Manço - Lady of the Seventh Sky İngilizce:</blockquote>
<br />
<div>
<div style="text-align: center;">
<b><u>Lady Of The Seventh Sky</u></b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Fading pages from the scrapbook</div>
<div style="text-align: center;">
Of the many hands of time</div>
<div style="text-align: center;">
Memories of a million years</div>
<div style="text-align: center;">
You spill into my mind</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Lady of the seventh sky</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>You greet me then you’re gone</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Carrying all you secrets</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>But your voice still lingers on</b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
See me oh can’t you see who I am?</div>
<div style="text-align: center;">
See me oh can’t you see who I am?</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Lady your face is hidden from my sight</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Memory has it’s shadow</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Shadow on your light</b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Lady of the seventh sky</div>
<div style="text-align: center;">
You greet me then you’re gone</div>
<div style="text-align: center;">
Carrying all you secrets</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Oracle of the mystery</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Of the changing face of time</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Echoing through the centuries</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Your clear voice fills my mind</b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Lady of the seventh sky</div>
<div style="text-align: center;">
You greet me then you’re gone</div>
<div style="text-align: center;">
Carrying all you secrets</div>
<div style="text-align: center;">
But your voice still lingers on</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Hear me oh can’t you hear what I say?</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Hear me oh can’t you hear what I say?</b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Listening I hear your voice ringing out through time</div>
<div style="text-align: center;">
You are me when I’m alive your love your love is mine</div>
<div style="text-align: center;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Lady of the seventh sky</b></div>
<div>
<div>
<div style="text-align: center;">
<b>You greet me then you’re gone</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Carrying all you secrets</b></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<b>But your voice still lingers on</b></div>
</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-3870013445854994162018-07-09T19:08:00.004+03:002018-07-09T20:02:08.028+03:00Savaş Kahramanı Bir Güvercin: Cher Ami<h4>
Cher Ami yani bizdeki anlamıyla "Sevgili Dostum". Kahraman ilan edilen bir güvercin.</h4>
<br />
<div style="text-align: right;">
</div>
<br />
Dünya savaşları süresince iletişim kurmak için kullanılan, sadece Amerikan ordusuna kayıtlı 200 bin güvercin bulunuyordu.<br />
<br />
Peki bu güvercini kahraman eden, onu belleklerde saklayan şey neydi? Hikayesini anlatmaya başlayalım o zaman.<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJW1pS4PrmT4kUx49dd_8Rksapq7RTFfKxbxaY5CA1HpiXw4ZXZu-Slou3npdH5VQzbaujNj_W7SFYSJy3lWws6GwXxD9XF2Oxtjfu8zldo-kAK5yIGeA0_WUaN0rAqS39k2_-Sr5nFKM/s1600/Cher_Ami_BendenBirNot.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="307" data-original-width="263" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJW1pS4PrmT4kUx49dd_8Rksapq7RTFfKxbxaY5CA1HpiXw4ZXZu-Slou3npdH5VQzbaujNj_W7SFYSJy3lWws6GwXxD9XF2Oxtjfu8zldo-kAK5yIGeA0_WUaN0rAqS39k2_-Sr5nFKM/s400/Cher_Ami_BendenBirNot.jpg" width="342" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Cher Ami</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<h4>
Cher Ami'nin Hikayesi</h4>
<b>Birinci Dünya Savaşı </b>sırasında 500 kişilik Amerikan müfrezesi Alman bölgesi içerisindeki stratejik bir bölgeyi ele geçirmesi için görevlendirilir. Ancak bir süre sonra Fransız birliği geri çekilir ve Amerikan askerleri Almanların arasında yalnız kalır. Müfrezenin yarısından çoğu ölür.<br />
<br />
Başlarındaki <b>Binbaşı Charles Whittlesey </b>o günün akşamında iletişim kurmak için için planlar yapar fakat sabah uyandıklarında güvercinlerin neredeyse tamamının Almanlar tarafından öldürüldüğünü görür. Gözlerinden kaçan <b>Cher Ami </b>dışında. Bu güvercin onların son şansıdır. Amerikan topçuları kendi askerlerinin bulunduğu bölgeyi de bombalamaya başlamıştır. Binbaşı son şansını bu güvercinin ayağına yazacağı mesajla deneyecektir. Mesajda yazanlar:<br />
<blockquote class="tr_bq">
“Biz 276.4 paralelleri arasındayız. Topçu birliğimiz direkt olarak bizi ateşliyor. Tanrı aşkına, bunu kesin!”</blockquote>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgncGQjPFLr2BFUnTUJemnjiGgHs2lnt7KgvyYcoNKKwAx8ymYC8oAyaBNl_v0ssuMamBE_401FRxrKmD1VqYsByl_0JdjlGM7BVgmeNgrKxf_5djsy5E-eMjbq60NL4QXSZFYRs1Uy8gI/s1600/cher_ami-9-600x473.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="473" data-original-width="600" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgncGQjPFLr2BFUnTUJemnjiGgHs2lnt7KgvyYcoNKKwAx8ymYC8oAyaBNl_v0ssuMamBE_401FRxrKmD1VqYsByl_0JdjlGM7BVgmeNgrKxf_5djsy5E-eMjbq60NL4QXSZFYRs1Uy8gI/s1600/cher_ami-9-600x473.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Cher Ami 2</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Bu tek güvercinin <b>Alman</b> birlikleri içinden gözükmeden geçmesi tabi ki de mümkün değildir. Havalandıktan sonra kurşunlar birer birer etrafından geçmeye tüylerini parçalamaya başlamıştır. Yaralar alan güvercin düşüşe geçse de gücünü toplayarak görevini yerine getirir. Sonrasında ise ufak bedeni tüm bunlara dayanamaz ve ölür.<br />
<br />
Bu mesajın sonunda bombardıman son bulur ve yardımlarına koşan birlikler sayesinde 200 Amerikan askeri kurtulur.<br />
<br />
Bu güvercinin hikayesi azmin ve cesaretin bir örneği olarak bir kenarda durmalı ve ara ara okunmalı bence.Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-90269420917318543932018-06-11T17:14:00.001+03:002019-03-26T23:50:46.078+03:00Efsunlu Gemi Mahmudiye<h4>
Mahmudiye inşa edildiği dönemdeki en büyük savaş gemisiydi. Bu özelliğini de yıllarca korudu. Büyüklüğünün yanında kendinden küçük gemilerden bile kıvrak oluşu ve güçlü toplarıyla bir efsaneye dönüşüyordu.</h4>
<h2 style="clear: both; text-align: center;">
</h2>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEin67DiQLiiEFMm9eIavW_KKreYy_ROK_qVrbyK_aIVgYA5rZI-gq-VxLiOV6JWKkwFjzMU3gs1iI-FODBPdpZtmUOGpOJVyvVuFKCbQ5SFxa58Nz7tUdooPljt9XFdZMctazOYjRL9ugA/s1600/mahmudiye-bendenbirnot.png" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="460" data-original-width="800" height="368" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEin67DiQLiiEFMm9eIavW_KKreYy_ROK_qVrbyK_aIVgYA5rZI-gq-VxLiOV6JWKkwFjzMU3gs1iI-FODBPdpZtmUOGpOJVyvVuFKCbQ5SFxa58Nz7tUdooPljt9XFdZMctazOYjRL9ugA/s640/mahmudiye-bendenbirnot.png" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Mahmudiye Kalyonu</td></tr>
</tbody></table>
<br />
Yazıyı bu marş eşliğinde okumanızı öneririm.<br />
<iframe allow="autoplay; encrypted-media" allowfullscreen="" frameborder="0" height="125" src="https://www.youtube.com/embed/3ipanLnYx0E?rel=0&showinfo=0" width="700"></iframe>
<br />
<h3>
Üretim Hikâyesi</h3>
<div>
1770 yılında <b>Osmanlı Donanması</b> Çeşme'de Ruslar karşısında büyük bir bozguna uğradı. XVIII. yy sonlarına gelindiğinde kayda değer bir güç kaybına uğramıştı. Bu felaketin ardından Osmanlı Donanması uzunca bir dönem toparlanamadı. <b>III. Selim</b>'in tahta çıkışının ardından büyük reformlara başlandı ve donanmaya 55 yeni gemi katıldı. Böylece Osmanlı Donanması Avrupa'nın en güçlü donanmalarından biri hâline geldi. 1827 yılında Osmanlı Mısır filoları <b>Navarin</b>'de İngiliz, Rus ve Fransız donanmaları tarafından yakıldı ve 58 savaş gemisi yandı.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bunun karşısında <b>II. Mahmud</b> yeni bir donanmanın inşa edilmesini emretti. Navarin faciasının 2 yıl sonra yeni donanmanın sancak gemisi olan Mahmudiye Kalyonu Tersane-i Amire'nin kızaklarından törenle denize indirildi.</div>
<div>
<br /></div>
<h3>
Kalyonun Özellikleri</h3>
<div>
İnşa edildiği dönemin en büyük savaş gemisi <b>Mahmudiye</b>'nin tasarımı tamamen Türk mimar ve mühendislerce yapılmış ve Türk işçiler tarafından 1828 yılında inşa edilmişti. Bitmek üzereyken bu nadide gemiyi gören <b>Müşavir Paşa</b> (Tuğamiral Aldolphus Slade) anılarında:</div>
<blockquote class="tr_bq">
<i>"Biraz ileride inşası bitmek üzere olan çok güzel bir gemi vardı. Bu geminin mimarı ve mühendisi Türk ustasıydı. Ben olduğum yerde deniz mimarisinin bu güzel, bu muhteşem örneğini seve seve seyreder ve barbar dediğimiz adamlardan birisi tarafından yapılmış olmasına hayret ederken..."</i></blockquote>
diye bu gemi karşısındaki görüşlerini paylaşıyor.<br />
<br />
Mahmudiye ismini dönemin padişahı II.Mahmud'tan alıyor. Gemi kendinden küçük gemilerden bile daha kıvrak hareket edebiliyordu. 128 topu ve pruvasındaki aslanıyla gücü ve sanatı üzerinde birleştirmişti.<br />
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdr8KPsdXwqan2b1jvsZB55BSfP4e-M7WyZdBfQpl-SHul-6ooUub3MCGS5QwFEBr9orI9RNM4N3ldl06D6jMrq-qLhdAJlAon_yj1CzIfJQ6tCRatNMsiCz_uKYJL6kcZ53h1VzbJgzE/s1600/mahmudiye-minyat%25C3%25BCr.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="618" data-original-width="600" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdr8KPsdXwqan2b1jvsZB55BSfP4e-M7WyZdBfQpl-SHul-6ooUub3MCGS5QwFEBr9orI9RNM4N3ldl06D6jMrq-qLhdAJlAon_yj1CzIfJQ6tCRatNMsiCz_uKYJL6kcZ53h1VzbJgzE/s320/mahmudiye-minyat%25C3%25BCr.jpg" width="310" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Mahmudiye'nin Minyatürü</td></tr>
</tbody></table>
<h3>
Mahmudiye Efsanesi</h3>
Mahmudiye, <b>Kaptan Ateş Ahmet Bey</b>'in sevk ve idaresinde katıldığı Kırım Harbi'ndeki destansı marifetleriyle halkın gönlünde taht kurmuş, Gazi sayılmış ve bir efsaneye dönüşmüştür. Öyle ki Anadolu'nun denizden en uzak kesimlerinde bile Mahmudiye'nin kabartmaları ve tasvirleri görülebilir olmuştur.<br />
<div>
Bazı hikayelerde Mahmudiye'den Veli (ermiş) olarak bahsedilmektedir. Halkımız, Mahmudiye'nin ilahi güçler tarafından korunduğuna inanmıştır. </div>
<div>
Sadece Osmanlı halkı ve müttefikler tarafından değil düşman kuvvetleri tarafından da çeşitli efsaneler üretilmiştir. Aniden ortaya çıkışı ve bir türlü vurulamaması nedeniyle <b>hayalet gemi</b> olarak da adlandırılmıştır.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Halk arasında yayılan bir söylentiye göre, <b>Kırım Harbi</b> patlak verdiğinde Haliç'te demirli bulunan Mahmudiye, bir gece geminin subay ve eratı istirahat halindeyken, gaipten gelen bir emirle Mahmudiye'nin hareket ederek <b>Sivastopol Limanı</b>'na girdiğini, şaşkına dönen Rusların <b>Sivastopol</b>'ün işgal edilmesine engel olamadıklarını dile getirilmiştir. Mahmudiye'nin Sivastopol önünde kendiliğinden bir sancağa, bir iskeleye dönerek, her iki bordasındaki toplarıyla limanı ateş altına aldığı rivayet edilmektedir.<br />
<br />
<h3>
Mahmudiye'nin Sonu</h3>
<div>
Bu muhteşem gemiye büyük bir savaşta aldığı onlarca top mermisinden sonra gururla batmak daha çok yakışırdı.Ancak ilerde donanmamızın gözbebeklerinden olan <b>Yavuz Zırhlısı'</b>nın başına gelecek olan Mahmudiye'nin de başına geldi.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Mahmudiye'nin zaferle ayrıldığı <b>Kırım Savaşı</b> ne yazık ki Osmanlı ekonomisindeki sonun da başlangıcıydı. Çöken ekonomiden Mahmudiye'ye bir şey kalmıyordu. 1875 yılında gemi emekli edildi. <b>Haliç</b>'e çekildi ve 12 yıl boyunca kışla olarak kullanıldı.</div>
<div>
<br /></div>
Sultan <b>II. Abdülhamit</b> devrinde daha büyük bir darboğaza düşen hükümet, subaylara maaşlarını ödeyebilmek için kaynak arayışına girince, 1888 yılında Bahriye Nazırı Hasan Paşa'nın emri ile bu görkemli Mahmudiye Kalyonu parçalandı ve satıldı. Mahmudiye halkın gönlünde o kadar özel bir yer tutmuştu ki, geminin sökülen tahtalardan kan damladığı söylentisi yıllarca halk ve askerler arasında konuşulup durdu.</div>
Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-6358600258746794422018-06-04T17:30:00.000+03:002020-04-27T19:44:27.534+03:00Truva'nın İntikamı<div class="tr_bq">
Asya kıtasının uclarında, Ege Denizi'nin kıyısında bir şehir, Truva. Ege'nin diğer kıyısında ise Helen'in çocukları Yunanlar.</div>
<br />
<b>Truva Savaşı</b>'nı iyi ya da kötü bildiğinizi düşünüyorum. Asya'nın ucundaki bu şehrin işgal edilmesi ve uğradığı büyük yıkım. Doğrusu bu savaşın gerçekliği bile kesin değildir. Savaş hakkındaki ufak bilgilere Homeros'un <i>İlyada ve Odysseus</i> destanlarında ulaşılabiliyor. Derince araştırırsanız şu an kabul görmese de gayet ilginç teoriler var bu savaş hakkında. Tabi ki komplo teorileri değil.<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPyo-JsNAcZKtnbLw5H-0KUYQuyWr2ykP_684IIIvSI-NRwQwLMC79-AUoOlz3fO8_h6GPE_1JN9Sw_nG0t9eGXRnPGmOYpuxzmSrN-0ylv3jxqJi0PFkQ1soXy9071nj6MIYLp7W5D7E/s1600/truva-bendenbirnot.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="Truvanın intikamı" border="0" data-original-height="375" data-original-width="750" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPyo-JsNAcZKtnbLw5H-0KUYQuyWr2ykP_684IIIvSI-NRwQwLMC79-AUoOlz3fO8_h6GPE_1JN9Sw_nG0t9eGXRnPGmOYpuxzmSrN-0ylv3jxqJi0PFkQ1soXy9071nj6MIYLp7W5D7E/s640/truva-bendenbirnot.jpg" title="Truva Savaşı" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Truva Savaşı</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<h3>
Truva'nın Öcü</h3>
Truva Savaşı hakkında konuşmayı burada bırakıp Truva'nın ilk intikamına geçelim. 1453 yılında II. Mehmet <b>Konstantinopolis</b>'i fethetti. Rivayete göre fetihten sonra <b>Fatih Sultan Mehmet</b><i> "Truva'nın intikamını aldık."</i> demiştir. Asyalıların Avrupalıdan aldığı bu intikam; Truva'ya yapılan haksızlığın düzeltildiğini belirtir.<br />
<br />
Bir başka iddiaya göre <b>Kurtuluş Savaşı</b>'nınn sonunda muzaffer komutan <b>Mustafa Kemal Atatürk</b> de bu olaya atıfta bulunarak <i>"Truva'nın intikamını aldık."</i> demiş.<br />
<br />
Kendi görüşlerime gelecek olursak bu liderlerden ikisi de sözü söylememiş olabilir; ama sonuçta ortada bir söz var. Doğu ve Batı'nın bu medeniyetler çarpışmasında nice Truvalar olacak nice Truvaların intikamı alınacak. Bugünkü liderlerimiz şu anda Ege Denizi'ndeki kışkırtmalara karşı bu sözü hatırlatsalar bir etkisi olur mu merak ediyorum doğrusu.<br />
<br />
<blockquote>
İlginizi Çekebilir:<br />
<a href="http://truva%20savaşı%20hakkında%20bilgi%3B%20nedenleri%20ve%20sonuçları/" target="_blank">Truva Savaşı Hakkında Bilgi; Nedenleri ve Sonuçları</a><br />
<a href="https://bilimfili.com/truva-savasi-sifirinci-dunya-savasinin-son-muharebesi-olabilir/" target="_blank">Truva Savaşı, ‘Sıfırıncı’ Dünya Savaşının Son Muharebesi Olabilir</a></blockquote>
Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-55951423645268718872018-05-30T18:00:00.004+03:002020-09-09T14:43:04.067+03:00Ockham'ın Usturası Nedir?İsmiyle hemen ilgi uyandıran bir konu. Bir videoda duyduğumda hemen bir yere not almıştım daha sonra araştırmak için. Araştırdım araştırmasına ama aylar sonra bloga yazmak nasip oldu. Başlayalım.<br />
<br />
Öncelikle bu Ockham Bey kim? <b>Ockhamlı William</b>, (William of Ockham,<b>Occam</b>, Hockham ve birkaç değişik şekilde bilinir.) yaklaşık 1300 ve 1349 yılları arasıda yaşamış İngiliz Fransiskan papazı ve skolastik filozof.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Ockhaml%C4%B1_William" target="_blank">[1]</a><br />
<br />
<b>Ockham'ın Usturası</b> teorisi temel olarak "Her şeyin birbirine eşit olduğu bir ortamda, en basit açıklama doğruya en yatkın olandır." felsefesi üzerinde şekillenir.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Ockham%27%C4%B1n_Usturas%C4%B1" target="_blank">[2]</a> Basitliğin erdemi ifadesiyle yan yana kullanılması da bundandır.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Buradaki ustura keskinliğin dolayı kullanılır ve gereksiz parçalardan kesilip kurtulunmasını sembolleştirir. </div><div><blockquote>Örneklendirmek gerekirse; bir durumu açıklayan birden fazla olay varsa en basit olanı doğru olandır. Ötekileri kes at. </blockquote></div><div>Bilimsel anlamda bir metod olarak kullanıldığı oluyor sanırım; fakat benim için lazım olan yanı bu değil. Bir işe bu basit anlayışla başlayın; ancak takılırsanız yine bu yöntemle dalları budamaya devam ederek yeni bir anlayışla araştırmanızı devam ettirin diyor.</div>
<div>
<br />
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjetrKKlQgK0CBdbJ_jlaXeptGJKA8OEM8WCRWTAPW3rwYUUIr4_r9rgFMalodKdEkQ1A-nMYmOraUtrbqXCj3KmohCwZYX2AmflHgFr9sfDmCIkx2S9kL-WpV_ZhMzt9zDV_UZIfsR8-w/s1600/Ockham-bendenbirnot.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="707" data-original-width="707" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjetrKKlQgK0CBdbJ_jlaXeptGJKA8OEM8WCRWTAPW3rwYUUIr4_r9rgFMalodKdEkQ1A-nMYmOraUtrbqXCj3KmohCwZYX2AmflHgFr9sfDmCIkx2S9kL-WpV_ZhMzt9zDV_UZIfsR8-w/s320/Ockham-bendenbirnot.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Ockham'ın Usturası</td></tr>
</tbody></table>
<div>
Tabi bu düşünce tarzı her zaman doğru olmasa da günlük hayata uygulandığında bazı saçma sorunlara basit cevaplar verir. Eğer başınıza kötü bir şey geldiyse ve birkaç dakika önce kara bir kedi gördüyseniz iki ihtimal vardır:</div>
<div>
<br /></div>
<div><span style="background-color: #ffd966;">
1-</span>Önünüzden geçen kara kedi yüzünden şanssızlık laneti üzerinize yapıştı.</div>
<div><span style="background-color: #ffd966;">
2-</span>Sadece kötü bir andı.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sizce? İnsan aklına uyan bence ikinci seçenek. İlk seçeneği traşla gitsin.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bu tür örneklendirmeleri özellikle komplo teorilerinde kullanabiliriz. Böyle düşünmek ayrıca ufak bir eğlence katar gününüze veya sadece gereksiz şeylerle aklınızı yormanızı engeller. Zaten düşünecek onlarca şey varken...</div>
<div>
<br /><br />
<br /></div>
<div>
Piramitleri ele alalım. Dünyanın dört bir yanındaki birbirine benzeyen bu yapıların varlığının sebebi uzaylılar mı yoksa sadece biraz fen bilgisi mi? Bunu da siz okuyucularıma bırakıyorum. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-49088789945462556672018-05-25T23:24:00.000+03:002019-03-26T23:50:09.288+03:00Stefan Zweig - Satranç Kitap İncelemesiHafif yağmurlu pek neşeli olmayan bir gün. Dersler bittikten sonra kendimi <b>Konya Kitap Fuarı</b>'nda buldum. Bu mabedde yapılacak ilk şey sevdiğim yayınevlerinin yerini bulmaya çalışmak ve gelen yazarlardan birkaç imzayı hatıra olarak yanımda götürmekti.<br />
<br />
Fuarı yayınevi sayısınca oldukça kısır bulduğumu söylemeliyim. Doğrusu yayınevi çoktu fakat aradıklarımın çoğu yoktu. Eğer doğru hatırlıyorsam<b> Timaş ve Can Yayınları</b> gibi önemli yayınevleri fuarda yoktu. Ben de kendimi <b>İş Bankası Kültür Yayınları</b>'nın standında buldum. O an cebimdeki parayı en iyi şekilde değerlendirmek için Zweig Bey'in iki güzel kitabını aldım.<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEN9T9IeTLRZeu_pMcBc4nMV3_gOH_DtktydsHC3vNckKzEua0nTK0Hu4zEzAcDqwqWa2V4AJtTKzwKxOP3kq2RTU_5WHrIFC3JmDUUKWHE-I4GAjfDekm9oMw5wEa6u_NxF6HmKGlGmg/s1600/20180524_151012.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="" border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEN9T9IeTLRZeu_pMcBc4nMV3_gOH_DtktydsHC3vNckKzEua0nTK0Hu4zEzAcDqwqWa2V4AJtTKzwKxOP3kq2RTU_5WHrIFC3JmDUUKWHE-I4GAjfDekm9oMw5wEa6u_NxF6HmKGlGmg/s400/20180524_151012.jpg" title="Satranç - Stefan Zweig Kitap Kapağı" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Stefan Zweig - Satranç</td></tr>
</tbody></table>
Bu kitaplardan birisi de <i>Satranç.</i> Kısa ve gayet sürükleyici bir hikaye. Zweig'ın intihar etmeden önce kaleme aldığı birkaç yazıdan biri bu metin. Eseri 1940 yılında bir konferans için gittiği ve yerleştiği Güney Amerika'da yazmış.<br />
<br />
Bu kitabı okuduktan sonra karakterlerin kimleri ve neleri sembolleştirdiğini düşünmenizi öneririm. <i>Dr. B</i>. aslında ne, neler? <i>Czentovic</i> neyi temsil ediyor? Zweig'ın siyahı ve beyazı bir masaya oturttuğu bu öyküde intiharına giden yolu ve artık kafasındaki iyi-kötü savaşını da görmüş olacağınızı düşünüyorum.<br />
<h3>
Kitap Künyesi</h3>
<div style="text-align: center;">
Satranç</div>
<div style="text-align: center;">
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları</div>
<div style="text-align: center;">
Stefan Zweig</div>
<div style="text-align: center;">
Çeviren: Ahmet Cemal</div>
<div style="text-align: center;">
83 Sayfa</div>
<blockquote class="tr_bq">
<div style="text-align: center;">
...Sonunda yalnızdım ve artık asla yalnız olmayacaktım!</div>
</blockquote>
<h3>
Kitap İçeriği: Satranç</h3>
Kitabın içeriğine bakacak olursak bu serüvenin tamamı New York'tan Buenos Aires'e giden bir yolcu gemisinde geçiyor. Karakterlerimiz dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, acemi bir oyuncu olan anlatıcımız ve bir garip yolcu. Anlatıcımızın yeni şampiyon Czentovic'le konuşmak ve onun üstün satranç yeteneğinin yanında soğuk ve acımasız kişiliğini çözmek için giriştiği yollarda Dr. B. ile karşılaşır. Hikâye süresince Dr. B.'nin de hayat hikayesine misafir oluyoruz. Çeviren Ahmet Cemal'in de dediği gibi "<i>entelektüel ölüm</i>"ün nasıl korkunç bir durum olduğunu da görüyoruz.<br />
<br />
<br />
<blockquote class="tr_bq" style="text-align: left;">
Şimdi herhalde hemen kitabı elime aldığımı, gözden geçirip okuduğumu tahmin ediyorsunuzdur.Asla! İlk yapmak istediğim, yanımda kitap olmasından kaynaklanan bir tür ön hazzı tatmaktı...</blockquote>
<h4>
</h4>
<h4>
Sesli Kitap:</h4>
<div style="text-align: center;">
<iframe allow="autoplay; encrypted-media" allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/PDNIfjrO7Hc?rel=0&showinfo=0" width="560"></iframe></div>
Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-481948634862087274.post-47337317226934397662017-09-14T11:56:00.000+03:002019-12-17T20:37:02.139+03:00Çok Eski Günler<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnWBnBVKjiXm7idKejN_H0lxypZBImR8pSBL5nYdynmFk3Strb1wM_b_WWa2eRqoVzauQU_wT_RB6QELPzf2ysbs__VdFS1Wk0MDFGCnwMnVFBClDcqMSAV9q1R9btk8gEhgAj1K25Uf8/s1600/maxresdefault.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="720" data-original-width="1280" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnWBnBVKjiXm7idKejN_H0lxypZBImR8pSBL5nYdynmFk3Strb1wM_b_WWa2eRqoVzauQU_wT_RB6QELPzf2ysbs__VdFS1Wk0MDFGCnwMnVFBClDcqMSAV9q1R9btk8gEhgAj1K25Uf8/s640/maxresdefault.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Mustafa Kemal ATATÜRK</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<br />
Yüzlerimiz biraz gülsün diye arada sırada izlenebilecek bir kayıt. Kameraman ve meraklı dayı muhabbetlerinin de arkaplanda bulunduğu(0:48-0:55) sesli bir <b>İstanbul pazarı</b>. 1930'lu yıllar. Eski İstanbul'un size hiç yabancı gelmeyecek o güzel sesleri. Bol döner kebaplı günler.<br />
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/6KmlirWogck?rel=0&showinfo=0" width="560"></iframe>
</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<br />
Camel da camel. Canım ülkemin dört bir yanındaki develeri bulmakta hiç zorluk çekmeyen çekim ekibi ülkeden de nargilesiz çıkmıyor. <b>1967</b> yılından <b>Türkiye</b> için izleyebilirsiniz.<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/3eNqk-y9D-0?rel=0&showinfo=0" width="560"></iframe>
</div>
<br />
Bu video da <b>Atatürk'ün cenazesi</b>nden. Yıllar önce boğazda diz çökmüş gemiler bu sefer boğazı dar eden o komutana, lidere saygı için oradalar. Çeşitli milletlerin temsilcileri ve askerleri yerlerini almış oradalar. Türk halkı çatılardan başbuğunu sonsuzluğa uğurluyor. Tüm ülke onu kalbiyle selamlıyor.<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/PsXwzoTa6Bo?rel=0&showinfo=0" width="560"></iframe>
</div>
-Video Sessizdir.<br />
<br />
<br />
<div style="text-align: left;">
...ve belki aralarında en güzel video da <b>Atatürk'ün kendi sesi</b>nden demeçlerin bulunduğu bu videodur. Videonun bir kısmında geçen Amerikalılara sesleniş kısmını daha önce üzerine İngilizce çeviri yapılmış bir hâlde dinlemiştim. Tahminimce bu yayın kuruluşu bu değerli ses kaydının ya orijinalini ortaya çıkarttı ya da ses dosyasını temizleyerek ana sese ulaştı.<br />
<br />
Ayrıca videoyu izlerken farkettim ki 1.30'daki kıyafetler şu anda Konya'da ki Atatürk Evi Müzesi'nde bulunuyor. </div>
<div style="text-align: center;">
<br />
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/wn2UIeO8ypY?rel=0&showinfo=0" width="560"></iframe>
</div>
Şahin Güvensoyhttp://www.blogger.com/profile/07431910947388465033noreply@blogger.com0