Saklı Youtube Cenneti - Seçmece Üçlü

"Youtube bir cennet imiş, yolundan sapan delirirmiş." demiş büyükler.  Bir bildikleri vardır elbet. Biz de atalar sözünü dinleyip bu tımarhaneden hallice sitede beynimizi eritmeden takılabileceğimiz birkaç kanala bakalım. En başa tabii ki yazıyı yazmamın asıl sebebi olan kanalı koyacağım.



Youtube'dan Üç Önerilen Kanal


Anatolian Rock Revival Project



Anadolunun kendi sesleriyle ve insanlarıyla harmanlanmış muhteşem bir üslup. Anadolu Rock bizler tarafından keşfedilmeyi bekleyen bir hazine ve inanıyorum ki bu proje sayesinde milyonlara ulaşacak. Bizi aşacak ve dünya insanlarının ruhuna dokunacak. Bence bu proje bizlere hazinenin anahtarını veriyor ve başka hazineler bulmamız için bir de harita tutuşturuyor elimize. Üstelik sadece müzikleri bizlere sunmuyor arkada gördüğümüz resimlemelerle de gözlere bayram yaptırıyorlar.

Cep Hikayeleri



Aslında bir bakıma memleketimizden insan manzaraları.Onlarca insan ve onların hikayeleri. Yaşanmışlıklarıyla belki hayatınıza bir şeyler, yeni bakış açıları katabilecek insanlar. Cep Hikayeleri ismi de oldukça hoş geldi. 
Örnek video olarak projenin kendisini tanıtışını seçtim. Başladığı zamanı, attığı adımları daha iyi anlamamıza yardımcı olacağını düşünüyorum.

CepHikaye
Tıkla,Keşfet


Gece Tiyatrosu



Buraya koymak istediğim kanal belli ama kanalın hâli kafamı karıştırdı. Sanırım bu alt başlıktaki isimli kanala geçiş yapmışlar. Yine de dert etmeyin kanalın internet sitesi adresini de vereceğim. Hatta hemen. Buraya tıkla ve siteye git.
Fazlaca durumu izah ettiğimize göre kanalı tanıtmaya başlayabilirim.

Radyo tiyatroları... Her zaman ilgi çekici gelmiştir benim için. Birinin kulağıma hikâyeyi fısıldaması hissini geçip de kitaplarda olduğu gibi ortamın içine girmem çok uzun sürmez. Burası da bir kaynak. Kulaklığımı takarım ve hikâyeye dalarım. 
Kanalda radyo tiyatroları dışında sesli kitaplar da var. En azından ilk kanallarında vardı. Bunda da olur umarım. 

"Youtube bir cennet imiş, yolundan sapan delirirmiş." demiş büyükler.  Bir bildikleri vardır elbet. Biz de atalar sözünü dinleyip ...

Barış Manço - Lady Of The Seventh Sky Sözleri

Gene müzikten müziğe atladığım bir sırada denk geldim bu parçaya. Daha önce duymuştum belli ki. Melodisi çok tanıdıktı. Ancak baktım ki biraz gölgede kalmış sanki bu parça. Hem Barış Abi'mizi hatırlamak için hem de bu müziğin ruhunuza dokunması için paylaşmak istedim. İyi dinlemeler.

Barış Manço 1943-1999...2023


Barış Manço - Lady of the Seventh Sky Şarkısı:


Barış Manço - Lady of the Seventh Sky Türkçe/ İngilizce Sözleri:

Barış Manço - Lady of the Seventh Sky Türkçe:

Yedinci Göğün Kadını

Karalama defterinin solan sayfalarını
Zamanın birçok elinde
Milyonlarca yılın hatıralarını
Sen aklıma döktün.

Yedinci göğün kadını
Selamladın ve gittin
Bütün sırlarını taşıyarak,
Ama sesin hala can çekişiyor

Bak bana, göremiyor musun, ben kimim?
Bak bana, göremiyor musun, ben kimim?

Benim bakışlarımla gizlendi yüzün
Hatıralar gölgede kaldı
Işığın gölgede kaldı

Yedinci göğün kadını
Selamladın ve gittin
Bütün sırlarını taşıyarak,
Ama sesin hala can çekişiyor

Gizemin kehaneti
Zamanın yüzünü değiştiriyor
Yüzyıllar boyunca yankılanıyor
Duru sesin zihnimi dolduruyor

Yedinci göğün kadını
Selamladın ve gittin
Bütün sırlarını taşıyarak,
Ama sesin hala can çekişiyor

Duy beni, duyamıyor musun, Ne diyorum?
Duy beni, duyamıyor musun, Ne diyorum?

Dinliyorum, duyuyorum sesini zaman boyunca
Yaşarken sen ben olursan, aşkın benim olur,

Yedinci göğün kadını
Selamladın ve gittin
Bütün sırlarını taşıyarak,
Ama sesin hala can çekişiyor

Barış Manço - Lady of the Seventh Sky İngilizce:

Lady Of The Seventh Sky

Fading pages from the scrapbook
Of the many hands of time
Memories of a million years
You spill into my mind

Lady of the seventh sky
You greet me then you’re gone
Carrying all you secrets
But your voice still lingers on

See me oh can’t you see who I am?
See me oh can’t you see who I am?

Lady your face is hidden from my sight
Memory has it’s shadow
Shadow on your light

Lady of the seventh sky
You greet me then you’re gone
Carrying all you secrets

Oracle of the mystery
Of the changing face of time
Echoing through the centuries
Your clear voice fills my mind

Lady of the seventh sky
You greet me then you’re gone
Carrying all you secrets
But your voice still lingers on

Hear me oh can’t you hear what I say?
Hear me oh can’t you hear what I say?

Listening I hear your voice ringing out through time
You are me when I’m alive your love your love is mine

Lady of the seventh sky
You greet me then you’re gone
Carrying all you secrets
But your voice still lingers on

Gene müzikten müziğe atladığım bir sırada denk geldim bu parçaya. Daha önce duymuştum belli ki. Melodisi çok tanıdıktı. Ancak baktım ki bira...

Savaş Kahramanı Bir Güvercin: Cher Ami

Cher Ami yani bizdeki anlamıyla "Sevgili Dostum". Kahraman ilan edilen bir güvercin.



Dünya savaşları süresince iletişim kurmak için kullanılan, sadece Amerikan ordusuna kayıtlı 200 bin güvercin bulunuyordu.

Peki bu güvercini kahraman eden, onu belleklerde saklayan şey neydi? Hikayesini anlatmaya başlayalım o zaman.
Cher Ami

Cher Ami'nin Hikayesi

Birinci Dünya Savaşı sırasında 500 kişilik Amerikan müfrezesi Alman bölgesi içerisindeki stratejik bir bölgeyi ele geçirmesi için görevlendirilir. Ancak bir süre sonra Fransız birliği geri çekilir ve Amerikan askerleri Almanların arasında yalnız kalır. Müfrezenin yarısından çoğu ölür.

Başlarındaki Binbaşı Charles Whittlesey o günün akşamında iletişim kurmak için için planlar yapar fakat sabah uyandıklarında güvercinlerin neredeyse tamamının Almanlar tarafından öldürüldüğünü görür. Gözlerinden kaçan Cher Ami dışında. Bu güvercin onların son şansıdır. Amerikan topçuları kendi askerlerinin bulunduğu bölgeyi de bombalamaya başlamıştır. Binbaşı son şansını bu güvercinin ayağına yazacağı mesajla deneyecektir. Mesajda yazanlar:
“Biz 276.4 paralelleri arasındayız. Topçu birliğimiz direkt olarak bizi ateşliyor. Tanrı aşkına, bunu kesin!”
Cher Ami 2

Bu tek güvercinin Alman birlikleri içinden gözükmeden geçmesi tabi ki de mümkün değildir. Havalandıktan sonra kurşunlar birer birer etrafından geçmeye tüylerini parçalamaya başlamıştır. Yaralar alan güvercin düşüşe geçse de gücünü toplayarak görevini yerine getirir. Sonrasında ise ufak bedeni tüm bunlara dayanamaz ve ölür.

Bu mesajın sonunda bombardıman son bulur ve yardımlarına koşan birlikler sayesinde 200 Amerikan askeri kurtulur.

Bu güvercinin hikayesi azmin ve cesaretin bir örneği olarak bir kenarda durmalı ve ara ara okunmalı bence.

Cher Ami yani bizdeki anlamıyla "Sevgili Dostum". Kahraman ilan edilen bir güvercin. Dünya savaşları süresince iletişim kurm...

Efsunlu Gemi Mahmudiye

Mahmudiye inşa edildiği dönemdeki en büyük savaş gemisiydi. Bu özelliğini de yıllarca korudu. Büyüklüğünün yanında kendinden küçük gemilerden bile kıvrak oluşu ve güçlü toplarıyla bir efsaneye dönüşüyordu.


Mahmudiye Kalyonu

Yazıyı bu marş eşliğinde okumanızı öneririm.

Üretim Hikâyesi

1770 yılında Osmanlı Donanması Çeşme'de Ruslar karşısında büyük bir bozguna uğradı. XVIII. yy sonlarına gelindiğinde kayda değer bir güç kaybına uğramıştı. Bu felaketin ardından Osmanlı Donanması uzunca bir dönem toparlanamadı. III. Selim'in tahta çıkışının ardından büyük reformlara başlandı ve donanmaya 55 yeni gemi katıldı. Böylece Osmanlı Donanması Avrupa'nın en güçlü donanmalarından biri hâline geldi. 1827 yılında Osmanlı Mısır filoları Navarin'de İngiliz, Rus ve Fransız donanmaları tarafından yakıldı ve 58 savaş gemisi yandı.

Bunun karşısında II. Mahmud yeni bir donanmanın inşa edilmesini emretti. Navarin faciasının  2 yıl sonra yeni donanmanın sancak gemisi olan Mahmudiye Kalyonu Tersane-i Amire'nin kızaklarından törenle denize indirildi.

Kalyonun Özellikleri

İnşa edildiği dönemin en büyük savaş gemisi Mahmudiye'nin tasarımı tamamen Türk mimar ve mühendislerce yapılmış ve Türk işçiler tarafından 1828 yılında inşa edilmişti. Bitmek üzereyken bu nadide gemiyi gören Müşavir Paşa (Tuğamiral Aldolphus Slade) anılarında:
"Biraz ileride inşası bitmek üzere olan çok güzel bir gemi vardı. Bu geminin mimarı ve mühendisi Türk ustasıydı. Ben olduğum yerde deniz mimarisinin bu güzel, bu muhteşem örneğini seve seve seyreder ve barbar dediğimiz adamlardan birisi tarafından yapılmış olmasına hayret ederken..."
diye bu gemi karşısındaki görüşlerini paylaşıyor.

Mahmudiye ismini dönemin padişahı II.Mahmud'tan alıyor.  Gemi kendinden küçük gemilerden bile daha kıvrak hareket edebiliyordu. 128 topu ve pruvasındaki aslanıyla gücü ve sanatı üzerinde birleştirmişti.

Mahmudiye'nin Minyatürü

Mahmudiye Efsanesi

Mahmudiye, Kaptan Ateş Ahmet Bey'in sevk ve idaresinde katıldığı Kırım Harbi'ndeki destansı marifetleriyle halkın gönlünde taht kurmuş, Gazi sayılmış ve bir efsaneye dönüşmüştür. Öyle ki Anadolu'nun  denizden en uzak kesimlerinde bile Mahmudiye'nin kabartmaları ve tasvirleri görülebilir olmuştur.
Bazı hikayelerde Mahmudiye'den Veli (ermiş) olarak bahsedilmektedir. Halkımız, Mahmudiye'nin ilahi güçler tarafından korunduğuna inanmıştır. 
Sadece Osmanlı halkı ve müttefikler tarafından değil düşman kuvvetleri tarafından da çeşitli efsaneler üretilmiştir. Aniden ortaya çıkışı ve bir türlü vurulamaması nedeniyle hayalet gemi olarak da adlandırılmıştır.

Halk arasında yayılan bir söylentiye göre, Kırım Harbi patlak verdiğinde Haliç'te demirli bulunan Mahmudiye, bir gece geminin subay ve eratı istirahat halindeyken, gaipten gelen bir emirle Mahmudiye'nin hareket ederek Sivastopol Limanı'na girdiğini, şaşkına dönen Rusların Sivastopol'ün işgal edilmesine engel olamadıklarını dile getirilmiştir. Mahmudiye'nin Sivastopol önünde kendiliğinden bir sancağa, bir iskeleye dönerek, her iki bordasındaki toplarıyla limanı ateş altına aldığı rivayet edilmektedir.

Mahmudiye'nin Sonu

Bu muhteşem gemiye büyük bir savaşta aldığı onlarca top mermisinden sonra gururla batmak  daha çok yakışırdı.Ancak ilerde donanmamızın gözbebeklerinden olan Yavuz Zırhlısı'nın başına gelecek olan Mahmudiye'nin de başına geldi.

Mahmudiye'nin zaferle ayrıldığı Kırım Savaşı ne yazık ki Osmanlı ekonomisindeki sonun da başlangıcıydı. Çöken ekonomiden Mahmudiye'ye bir şey kalmıyordu. 1875 yılında gemi emekli edildi. Haliç'e çekildi ve 12 yıl boyunca kışla olarak kullanıldı.

Sultan II. Abdülhamit devrinde daha büyük bir darboğaza düşen hükümet, subaylara maaşlarını ödeyebilmek için kaynak arayışına girince, 1888 yılında Bahriye Nazırı Hasan Paşa'nın emri ile bu görkemli Mahmudiye Kalyonu parçalandı ve satıldı. Mahmudiye halkın gönlünde o kadar özel bir yer tutmuştu ki, geminin sökülen tahtalardan kan damladığı söylentisi yıllarca halk ve askerler arasında konuşulup durdu.

Mahmudiye inşa edildiği dönemdeki en büyük savaş gemisiydi. Bu özelliğini de yıllarca korudu. Büyüklüğünün yanında kendinden küçük gemilerd...

Truva'nın İntikamı

Asya kıtasının uclarında, Ege Denizi'nin kıyısında bir şehir, Truva. Ege'nin diğer kıyısında ise Helen'in çocukları Yunanlar.

Truva Savaşı'nı iyi ya da kötü bildiğinizi düşünüyorum. Asya'nın ucundaki bu şehrin işgal edilmesi ve uğradığı büyük yıkım. Doğrusu bu savaşın gerçekliği bile kesin değildir. Savaş hakkındaki ufak bilgilere Homeros'un İlyada ve Odysseus destanlarında ulaşılabiliyor. Derince araştırırsanız şu an kabul görmese de gayet ilginç teoriler var bu savaş hakkında. Tabi ki komplo teorileri değil.

Truvanın intikamı
Truva Savaşı

Truva'nın Öcü

Truva Savaşı hakkında konuşmayı burada bırakıp Truva'nın ilk intikamına geçelim. 1453 yılında II. Mehmet Konstantinopolis'i fethetti. Rivayete göre fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet "Truva'nın intikamını aldık." demiştir. Asyalıların Avrupalıdan aldığı bu intikam; Truva'ya yapılan haksızlığın düzeltildiğini belirtir.

Bir başka iddiaya göre Kurtuluş Savaşı'nınn sonunda muzaffer komutan Mustafa Kemal Atatürk de bu olaya atıfta bulunarak "Truva'nın intikamını aldık." demiş.

Kendi görüşlerime gelecek olursak bu liderlerden ikisi de sözü söylememiş olabilir; ama sonuçta ortada bir söz var. Doğu ve Batı'nın bu medeniyetler çarpışmasında nice Truvalar olacak nice Truvaların intikamı alınacak. Bugünkü liderlerimiz şu anda Ege Denizi'ndeki kışkırtmalara karşı bu sözü hatırlatsalar bir etkisi olur mu merak ediyorum doğrusu.

İlginizi Çekebilir:
Truva Savaşı Hakkında Bilgi; Nedenleri ve Sonuçları
Truva Savaşı, ‘Sıfırıncı’ Dünya Savaşının Son Muharebesi Olabilir

Asya kıtasının uclarında, Ege Denizi'nin kıyısında bir şehir, Truva. Ege'nin diğer kıyısında ise Helen'in çocukları Yunanlar. ...

Ockham'ın Usturası Nedir?

İsmiyle hemen ilgi uyandıran bir konu. Bir videoda duyduğumda hemen bir yere not almıştım daha sonra araştırmak için. Araştırdım araştırmasına ama aylar sonra bloga yazmak nasip oldu. Başlayalım.

Öncelikle bu Ockham Bey kim? Ockhamlı William, (William of Ockham,Occam, Hockham ve birkaç değişik şekilde bilinir.) yaklaşık 1300 ve 1349 yılları arasıda yaşamış İngiliz Fransiskan papazı ve skolastik filozof.[1]

Ockham'ın Usturası teorisi temel olarak "Her şeyin birbirine eşit olduğu bir ortamda, en basit açıklama doğruya en yatkın olandır." felsefesi üzerinde şekillenir.[2] Basitliğin erdemi ifadesiyle yan yana kullanılması da bundandır.

Buradaki ustura keskinliğin dolayı kullanılır ve gereksiz parçalardan kesilip kurtulunmasını sembolleştirir. 
Örneklendirmek gerekirse; bir durumu açıklayan birden fazla olay varsa en basit olanı doğru olandır. Ötekileri kes at. 
Bilimsel anlamda bir metod olarak kullanıldığı oluyor sanırım; fakat benim için lazım olan yanı bu değil. Bir işe bu basit anlayışla başlayın; ancak takılırsanız yine bu yöntemle dalları budamaya devam ederek yeni bir anlayışla araştırmanızı devam ettirin diyor.


Ockham'ın Usturası
Tabi bu düşünce tarzı her zaman doğru olmasa da günlük hayata uygulandığında bazı saçma sorunlara basit cevaplar verir. Eğer başınıza kötü bir şey geldiyse ve birkaç dakika önce kara bir kedi gördüyseniz iki ihtimal vardır:

1-Önünüzden geçen kara kedi yüzünden şanssızlık laneti üzerinize yapıştı.
2-Sadece kötü bir andı.

Sizce? İnsan aklına uyan bence ikinci seçenek. İlk seçeneği traşla gitsin.

Bu tür örneklendirmeleri özellikle komplo teorilerinde kullanabiliriz. Böyle düşünmek ayrıca ufak bir eğlence katar gününüze veya sadece gereksiz şeylerle aklınızı yormanızı engeller. Zaten düşünecek onlarca şey varken...



Piramitleri ele alalım. Dünyanın dört bir yanındaki birbirine benzeyen bu yapıların varlığının sebebi uzaylılar mı yoksa sadece biraz fen bilgisi mi? Bunu da siz okuyucularıma bırakıyorum. 


İsmiyle hemen ilgi uyandıran bir konu. Bir videoda duyduğumda hemen bir yere not almıştım daha sonra araştırmak için. Araştırdım araştırması...

Stefan Zweig - Satranç Kitap İncelemesi

Hafif yağmurlu pek neşeli olmayan bir gün. Dersler bittikten sonra kendimi Konya Kitap Fuarı'nda buldum. Bu mabedde yapılacak ilk şey sevdiğim yayınevlerinin yerini bulmaya çalışmak ve gelen yazarlardan birkaç imzayı hatıra olarak yanımda götürmekti.

Fuarı yayınevi sayısınca oldukça kısır bulduğumu söylemeliyim. Doğrusu yayınevi çoktu fakat aradıklarımın çoğu yoktu. Eğer doğru hatırlıyorsam Timaş ve Can Yayınları gibi önemli yayınevleri fuarda yoktu. Ben de kendimi İş Bankası Kültür Yayınları'nın standında buldum. O an cebimdeki parayı en iyi şekilde değerlendirmek için Zweig Bey'in iki güzel kitabını aldım.

Stefan Zweig - Satranç
Bu kitaplardan birisi de Satranç. Kısa ve gayet sürükleyici bir hikaye. Zweig'ın intihar etmeden önce kaleme aldığı birkaç yazıdan biri bu metin. Eseri 1940 yılında bir konferans için gittiği ve yerleştiği Güney Amerika'da yazmış.

Bu kitabı okuduktan sonra karakterlerin kimleri ve neleri sembolleştirdiğini düşünmenizi öneririm. Dr. B. aslında ne, neler? Czentovic neyi temsil ediyor? Zweig'ın siyahı ve beyazı bir masaya oturttuğu bu öyküde intiharına giden yolu ve artık kafasındaki iyi-kötü savaşını da görmüş olacağınızı düşünüyorum.

Kitap Künyesi

Satranç
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Stefan Zweig
Çeviren: Ahmet Cemal
83 Sayfa
 ...Sonunda yalnızdım ve artık asla yalnız olmayacaktım!

Kitap İçeriği: Satranç

Kitabın içeriğine bakacak olursak bu serüvenin tamamı New York'tan Buenos Aires'e giden bir yolcu gemisinde geçiyor. Karakterlerimiz dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, acemi bir oyuncu olan anlatıcımız ve bir garip yolcu. Anlatıcımızın yeni şampiyon Czentovic'le konuşmak ve onun üstün satranç yeteneğinin yanında soğuk ve acımasız kişiliğini çözmek için giriştiği yollarda Dr. B. ile karşılaşır. Hikâye süresince Dr. B.'nin de hayat hikayesine misafir oluyoruz. Çeviren Ahmet Cemal'in de dediği gibi "entelektüel ölüm"ün nasıl korkunç bir durum olduğunu da görüyoruz.


 Şimdi herhalde hemen kitabı elime aldığımı, gözden geçirip okuduğumu tahmin ediyorsunuzdur.Asla! İlk yapmak istediğim, yanımda kitap olmasından kaynaklanan bir tür ön hazzı tatmaktı...

Sesli Kitap:

Hafif yağmurlu pek neşeli olmayan bir gün. Dersler bittikten sonra kendimi Konya Kitap Fuarı 'nda buldum. Bu mabedde yapılacak ilk şey s...